VARTAN S. HAZERAN

 

1- 

“YA HAMAMIN PENCERELERİ ÖĞRETMENİM?”

VARTAN S. HEZARAN
BİZİM ANADOLU, 15 Mayıs 1999
 
İnsan İnsana Eklene Eklene bir kez okunduktan sonra kişiyi düşünmeye zorlayan bir yapıt. Kitap, Kültür Bakanlığı  tarafından, Cumhuriyetin kuruluşunun 75. ve Mustafa Kemal Atatürkün ölümünün 60. Yıldönümü dolayısıyla 14 dalda düzenlenen sanat ve edebiyat yarışmalarında deneme ödülünü kazandı.
 
Kitabın sunuş yazısında Kültür Bakanı Sayın M. İstemihan Talay'ın “Edebiyat ürünleri içinde, denemenin kendine özgü biryeri, değeri vardır. ( ) Feylesofça tutumuyla yeni ufuklar açar okuruna, sıkmadan, kesinlemelere gitmeden. Özgürce iç tartışmadır deneme. Düşünüşü boyutlandırır ; yeni sezgilerin kapısını aralar. (...) Çoğulcu, katılımcı demokratik anlayışlı kuşakların yetişmesinde, öteki kültür eserlerinin yanında, denemenin de önem taşıdığına inanıyorum.” dediği bu yapıtı okurken, Osman Bolulu 'nun denemesinin kendi yaşam öyküsünden örneklerle renklendirdiğini ve okuruna ayrı bir zevk verdiğini görürüz.
 
Osman Bolulu kendi deyimiyle  "elleri daha kaleme, kağıda kitaba dokunmadan doğaya uzanmıştır"; çünki köyde doğmuştur kendisi. Altı yaşında köyde işbölümü listesinde, 11 yaşında ise Köy enstitüsündedir.
Öğretmenlerinin ve yıllar sonra çevresindeki insanların yanlışlıklarına ,  mantıksızlıklarına, yapmacık davranışlarına isyanı bu dönemde başlamıştır.Yola çıkış noktası bilmemektir.  Ne kadar uzaktan geldiğini ve  nereye vardığını kendisi de iyi bilmektedir. “Ahmakmışım... Siz nasılsınız?” derken, büyük bir ustalıkla, ancak basit bir tavırla ayna tutmaktadır karşındakine.
 
Kitapta, Osman Bolulu'nun bolca ele aldığı “insancıllık  (hümanizm), ekin (kültür), toplum, kitap ve Türkçenin arılaşmasının önemi ' işleniyor.
 
Öyle ki, benim gibi Türkiye 'yi 28 yıl önce terkedenler, yeni türkçe terimlere karşı biraz bocalayabilirler; fakat yine benim gibi iyi niyetliler ayak uydurabilirler. Diğer yandan görüyoruz ki yazar, öğüt almayı istemeyene öğüt vermenin hiç bir yararı olmadığına inanmasına karşın, yine de Jean -Paul Sartre'ın varoloşculuk geleneği içinde düşünüyor. İnsan bir yaşam biçimi seçer ve seçtiği bu yaşam biçiminin kendisi için  en iyi olduğuna inanır. O andan itibaren bütün insanların kendi iyilikleri , çıkarları için aynı yaşam biçimini seçip, kendi gibi yaşamasını ister. İnsanlığın sorumluluğunu omuzlarında duyumsayıp , suçlu bile olduğunun sanır.
 
Denemesinde Bolulu, zaman  zaman sekronizmin  yarattığı  çaresizliğin  içinde kendisini, insanlığın vurdumduymazlığına karşı silahsız görüp tepki göstermektedir. Buna karşın akıllığın zirvesine varan  bir güldürü anlayışı  anlayışı ile belirli bir inceliği  elden bırakmayıp demokrat görünüşlü padişahların, ülkeyi idare eden bıyıklı, sütyenli çocukların yönetiminden sözederken, 'Bütün pencerelerin toprağa bakılmak için yapıldığını' söyleyen bir öğretmene de değinir.  Benim gibi, Osman Bolulu'nun da bir öğretim üyesi olarak, yaşamının bir döneminde bu tür  öğretmenleri doğrudan tanıdığına kuşkum yoktur. Ancak öğrencilerden birinin yaklaşımı oldukça anlamlıdır: “Ya hamamın pencereleri öğretmenim?" öğrencinin sorusuna diyecek yok doğrusu; bu arada sorulması gereken: Dışarıdan içeriye mi yoksa içeriden dışarıya mı? Ve kadın hakları'nın gitgide önem kazandığı şu 21. yüzyıla yedi ay kala, kadınlar hamamına mı, erkekler hamamına mı?
 
Diğer yandan, bir de devamlı olarak pencere yanında oturarak göklere bakan bir öğrencisi vardır Osman Bolulu'nun; adını  "bulut çobanı"na çıkarmıştır.
 
Hem kendisi, hem ben, öğretmen olarak çok şey öğrenmişizdir o çocuktan. Dünyanın öbür ucunda, Quebec'te , benim sınıfımda da "bulut çobanları" vardır.    " bilen ha Osman ! "
 
Yazara göre, " İnsan gerçeğinin iticisi, temeli doğa, sezinleyicisi felsefe, irdeleyip dizgeleyicisi bilim, yönlendiricisi ideoloji, güzelleştiricisi sanat, dillendiricisi edebiyattır."
 
Dostlarımıza  "anladın mı ne demek istediğini yazılarında Osman Bolulu 'nun?" diye soracak olsak, çoğunun, "anladım ama işime gelmiyor" diyeceği  bir türden, Deneme Dalı'nda  ödül kazanan yazıları Osman Bolulu'nun. Kalemine kuvvet Osman.
 
 
 
 
 
 
2-

DOSTLUK ÖYKÜLERİ

VARTAN S. HEZARAN

BİZİM ANADOLU, 15 Mayıs 1999

 

Bizim Anadolu’da yazmaya başladıktan kısa bir süre sonra sayın Engin Aşkın, bugün hepimizin zevkle okuduğu köşesiyle tanıttı kendisini O günden bu yana Engin Beyin yazılarındaki tarz, toplumun  düşünen ve yazar-çizerleri arasında güldürülü öykülere dönüşmekte. 

Sayın Engin Aşkın' la önce telefonla  tanıştık. Tanışıklığımızın başlarında bana dostlarını sayarken Makallar ve Baykurtların arasında  sayın Osman Bolulu adını ilk kez duydum.

Engin Beyi ilk Bizim Anadolu'nun 5. Yılı'nı kutlama gecesinde  Montreal' de gördüm. Uzun uzun İstanbul' dan ve dünya edebiyatından konuştuk. Çok sevimli tebessümüne karşın oldukça ciddi bir kişi olduğunu, şimdi anlatacağım olay sırasında anladım. Elimizde birer kadeh ayakta durmuş karşılıklı konuşuyorduk. Söz dönüp dolaşıp Bertholt Brecht' e geldi. Brecht'in gençliğinde nasıl avrupa kahvelerinde bugün adını anımsayamayacağım bir feylesoftan söz edip  " karı tavladığını ", her zamanki deli dolu ve canlı tarzımla anlatmaktaydım ki, ne olduysa oldu,- Engin Aşkın'ın yüzüne bakıyordum konuşurken -öykümün son iki sözcüğü, " Bayann arkadaş edinmek için   " biçiminde çıktı ağzımdan. Aradan iki yıl geçti; bu olay bugün bile bazı geceler dostlar arasında anlatılıyor..

Osman Bolulu ile henüz karşılaşamadım. Kendisi yılbaşından kısa süre önce telefon etmişti. Dünya olaylarından konuşuyorduk ve lâf lâfı açıyordu. Konuşma arasında bir ara,“Böyle devam edersek epeyi tırmanacak” dedim.

Çünki Bolulu Türkiye’den telefon ediyordu. “Ne tırmanacak? " diye sordu şaşkınlıkla. . “Size  telefon çok yazacak” dedim. Yanıtını dün gibi anımsıyorum: “Ben bayat para yemem, taze para yerim; Gav.. lar bayat para yerler”.

Birkaç gün sonra bu olayı kendisine anlattığımda , Gazetenin

GYY'si " Ömer Özen, “Anadolu' adamıdır Osman Bolulu” dedi.

 

 

3- 

OSMAN BOLULU İLE TANIŞMAM

VARTAN S. HEZARAN

BİZİM ANADOLU,  15 Nisan 2002 

 

Kendisi'ni görmüş değilim. Önce Bizim Anadolu Gazetesinde köşe yazılarını okudum ve genelde insanı ele alan konuları oldukça ilgilendirdi beni. Bu arada bildireyim, o ana kadar sanat, edebiyat ve dilbilim üzerine Türkçe olarak fazla bir şey okumamıştım.

Aradan birkaç ay geçti ve Bolulu’nun İnsan İnsana Eklene Eklene adlı deneme kitabı çıktı. Yapıt, Cumhuriyetin kuruluşunun 75. ve Gazi Mustafa Kemal Atatürkün ölümünün 60. yıldönümü dolayısıyla Kültür Bakanlığı’nca 14 dalda sanat ve edebiyat alanında açılan yarışmalarda,` deneme dalında ödül kazandı. Kısa bir süre sonra da kitabın adıma imzalanan bir örneği Bizim Anadolu sayesinde elime geçti. 

Zamanla Osman Bolulu'nun Yağmur  Sonrası ve Korkacaksan Kitapsızlardan Kork adlı kitapları gelip zenginleştirdi kütüphanemin mütevazı Türkçe kitaplar bölümünü. Osman Bolulu’yu işte böyle tanıdım; çalışmalarından.

Ortak bir yanımız vardı: ikimiz de öğretmendik. Bolulu 6 yaşında köyde iş bölümü listesindeydi ; 11 yaşında ise Köy Enstitüsünde. Emin olduğu tek şey bilmedikleridir. Öğretmenleri de dahil olmak üzere çevresindeki insanların içeriksizliklerine, mantıksızlıklarına, yanlışlıklarına, yapmacık davranışlarına karşı şiddetle tavır alan, inandığı davadan şaşmayan katı bir Anadolu insanıdır.

Öğrencilerini büyük bir takdirle sever. Bütün pencereler toprağa bakılmak için yapılmıştır fakat, “Ya hamam pencereleri öğretmenim? ” diye soran öğrenciyi' daha da fazla sever. Ya devamlı pencere yanında oturarak göklere bakan ve adı “bulut çobanı"na çıkan öğrencisi?...

İşte böyle tanıdım;  böyle hayal ettim Osman Bolulu’yu.

Unutmayacağım bir öyküm de var kendisiyle. Sanırım yılbaşı üzeriydi.  Bir gün telefon çaldı. Ne ben, ne de karşı taraf emin değildik birbirimizden. En az on kere alo dedik. Telefon Türkiye’dendi. “Ben Osman, dedi, Osman

Bolulu ”. Bizim Anadolu'nun son sayısında ABD Cumhurbaşkanı Bill Clinton üzerine bir yazı yazmıştım: herhalde okumuş olacak ki, “Adam uçkuruna hâkim olamıyor” dedi. Uzun uzun, hatta çok uzun konuştuk. Bir ara “Böyle devam edersek tırmanacak Osman Bey” dedim. 

-Ne tırmanacak? dedi şaşkınlıkla. 

-Fazla yazacak, dedim.

-Yazsın, ben taze para yerim, dedi, bayat para yemem; ga.....lar bayat para yer.

Bana imzaladığı ‘İnsan İnsana Eklene Eklene’ başlıklı yapıtında “...ve kendisiyle yüz yüze tanışmak dileğiyle." diye bitirir sözlerini. 

 

 

 

 

 
 
 
 
 
        " 
 
 

 

Etiketler:

Yorumlar (0 )