ÖMER F. ÖZEN

 

 

 

1-

“KORKACAKSAN KİTAPSIZLARDAN KORK!”

ÖMER F. ÖZEN    
Bizim Anadolu, Haziran 1998
 
Köy Enstitüleri büyük değerler yetiştirmiştir. Birkaçını sayalım: Fakir Baykurt, Mehmet Başaran, Mahmut Makal vb… Her biri ayrı bir değer olan yazın dünyamızın adları, binlerce öğrenci yetiştirmiş, sorumluluklarının bilincinde sürekli üretmişlerdir. Osman Bolulu da bu güzel değerlerimizden ünlü bir ozan. Bolulu yeni çıkan iki kitabıyla, başından beri almış olduğu ulus bilincinin ve ulusuna karşı bu sorumluluğu ta içinde duyan, bunu da ince bir yazın biçemiyle duyumsatan bir Öğretmen, bir eğitim Denetçisi duyarlığıyla okuyucuya önemli iletiler veriyor.
 
Yazılmakla bitmez bir Köy Enstitüsü – ne yazık ki söylenceye dönüşen- sorunsalını, yaşanmışlıklardan öyküleyerek o günleri yeniden gözler önüne seriyor.
 
Osman Bolulu’nun 'Yağmur Sonrası' adlı öykü - anlatı kitabı, yazarın yaşanmışlıklarından bir demet sunuyor bizlere. Köy enstitülerindeki yaşamdan ve daha sonrasından kesitler içeren kitaptan alıntıladıgımız bu parçada, küçük bir çocuğun ne denli öğretici olduğunu varın siz değerlendirin: Bir cumartesi öğlesi, bayrak töreni yapılacak. Öğrenciler, kafesinin kapısı aralanmış kuşlar gibi, herkes kendi yönüne kanatlanmış. Tören alanına yönelişin hızı kesik. Nöbetçi öğretmeni Mehmet Bey, işi düzenli olsun, tez bitsin istiyor: kente atacak kendisini. Ağabeylerden birine, senin bulunduğun öğrenci öbeğini göstererek; 
 
- Mithat, şunları bayrak törenine sürsene.' diyor.
 
Demir kazık  oluyorsun,ayakların sökülmüyor: Mehmet Beyden daha irikıyım, Mehmet  Bey kadar manda gücünde olmamanın eksikliği oyuyor içini. 
Öbektek,ler gitmiş, sen kalmışssın ortada.
- Yürü ulan !..
- ............... 
- İt herif yürüsene” Duymuyor musun?...
- Hocam, ben götürürüm diyor, irikıyımlıkta Mehmet   Beyden  aşağı kalmayan Mithat Ağabey, ekliyor,
- O benim köylüm  şimdi gider.
 
Aslında aynı köyden değilsiniz, köyleriniz çok yakın. 0, senin aileni  tanır; sen de onun güreşçiliğini , kavgacılığını bilirsin. Zaman zaman sahip çıkar sizin gibi ufaklıklara, hemşehri ayağıyla. Mithat Ağabeyliği daha da büyür. Bu ilişkilerin halkasından yakalayıp götürüyor seni, dizinin içine.
 
Herkes, yerli yerini almış. Tören başlamıyor. Mehmet Bey, müdürün yanında. Müzik öğretmeni, müdürün gözüne bakıyor, başla buyruğu için, yok!...Yıllar sürüyor, bu kısa an. Seni çağırıyorlar. Diziden Sökülüp müdürün önüne varıyorsun; hem dağılacak, hem de çözülüp birinin suratını biçecek zemberek gibi.
 
- Müdür Bey, bu herif İstiklal Marşına gelmemek için direniyor, Türk değil galiba. Derslerde de böyle bu!..
 
Müdürün gözleri bir çift süngü, minik gövdeni deldi geçecek. susuyorsun. Ne yapacak ne edeceksin? Şaşkınca aralanıyor gözlerin. Görebildiğin gözlerde hırsa benzer bir şeyler yalazlanıyor. Müdürün yanında çok rahat dikelen bayanın gözlerine ağmamış hırs dalgası; merak ve üzüntü karışımı sana yönelmiş gözleri. O bakış, isyanının 
kapılarını kırıyor, boşanıyorsun:
 
- Öğretmenim , bu toprağın çocuğuyum, babam Balkanlarda yaralanmış, iki amcam Yunan Savaşında şehit olmuş, şimdi iki ağabeyim asker, yurdu bekliyor. Ulusal marşa çağrılmadan gelirim. Bu öğretmen, Mithat Ağabeye "Şunları bayrak merasimine sür.  "  dedi. Sığırlar sürülür insanlar yürür, diyorsun...
 
Osman Bolulu, nun diğer kitabı “ Korkacaksan Kitapsızlardan Kork”, biri  (Hikâye-i  Kayzer, Forum, 1969) dışında 1990`lı yıllarda, Damar, Dili Dergisi, İnsancıl, Çağdaş Türk Dili v.b. dergi ve gazeteltelerinde yayımladığı yazılarından seçmeler oluşturuyor. Kitaba adını veren yazısının son   yazısının son bölümünde  şöyle diyor Osman Bolulu:   "Dünyada korkulacak birşey varsa , o da korkudur derler ya, pek sevmem 0 sözü. Korku insana özgüdüı: Korkuyu başkasının üstüne salacak da kitapsızlıktır, biraz da edebiyatsız/sanatsız kitapların kupkuru kullanımı...
Başımızın belası kitapsızlardır. Korkacaksanız, kitapsızlardan korkun.
 
 
 
 
 
 
 
2- 
 
 
 
UZUN KOŞUYA ÇIKMIŞ BİR OZAN: OSMAN BOLULU

ÖMER F. ÖZEN

 

Bizim Anadolu, 15 Kasım 1998

 

 
Daha önce iki kitabını tanıttığımız (Bizim Anadolu, Haziran 1998) Osman Bolulu‘nun başka bir kitabını tanıtmak istiyoruz. 
Herşeyden önce kim bu Türkçe’nin yılmaz işçisi?
 
Bizim Anadolu sayfalarına ; yazılarıyla konuk olmuş ozanımızı, sağdan soldan bazı dostlar tanımak istediklerini bana bildiriyorlardı. Çünkü ozan, "Korkacaksan Kitapsızlardan Kork, Lütfen Biraz Öfkelenir misiniz? diyerek kişioğlunu ve kişikızını düşünmeye zorlayan uyarılarını yapıyordu.
 
Osman Bolulu, kendi deyimiyle 16 yıl medrese öğrenimi görmüş, muska yazmadığı, Cumhuriyete karşı olmadığı için adı “gâvur imama” çıkmış bir babayla, “İşten alçak, itten alçak.” diyen bir ananın dördüncü oğludur.
 
Köy Enstitüsü çıkışlı  eğitim öğretim kurumlarının her düzeyinde (Öğretmenlik, yöneticilik, müfettişlik) çalışmış duyarlı bir eğitimci ve ozan Osman Bolulu. İlkokula okuryazar olarak başlayan '1929  doğumlu ozanın, doymaz bir kitap   kurdu olduğunu, daha o yıllarda bir  yerlere not ettiği şu belirlemeden anlayabiliriz: Yıl 1945. okuduğu kitap sayısı 367.  “Köy Enstitüleri dünya klasiklerinin  okunduğu bir eğitim kurumuydu."
 
Yazın yaşamında çeşitli dergiler çıkaran, çeşitli dergilerin  sorumlu yönetmenliğini yapan ozan,1951'den bu yanayazıyor. Yazıyor ama, 1963`te  yayımlanan ' Bileşim ' Çizgisi* adlı şiir kitabıyla l992”de yayımlanan “Yurtboyu'Sevişmeki ve *Taşın İyisi adlı şiir kitapları arasında 30 yıllık bir boşluk var. Neden bu suskunluk?
 
Şöyle yanıtlıyor ozan: “Tam  bir suskunluk değil, bu dönem. Ama Cemal Süreya'nın “gizli şair” nitemini de yadırgatmaz. Şiir, hiç yoktu anlamını da içermez. OImasaydı, 1992 ' de iki kitap birden nasıl çıkardı ortaya? Seyrek yayımlanıyordu. 
 
Şiiri “kalkıp sonsuz düşlere yönelmiş bir uzun koşu” olarak niteleyen ozan, sanat anlayışını açıklarken şunları söylüyor: “Şiirlerimin odak noktası, “ben” demeyi  sevmeyen ben, halkım, ulusum, tüm insanlık ve geleceğe ışıklı kapılar açma çabası... Çünkü umudun ışığı, hep yanık durmalıdır.” 
 
Güle Yolculuk, ozanın daha önce yayınlanmış olan kitaplarından seçmeler ve 20 yeni şiirinin derlendiği bir harman. Duyarlı bir Türkçe tutkunu olan Bolulu, Nesimi adlı şiirinde şöyle sesleniyor:
 
Yalnız sen misin, / zulme düşenlerin piri/ kalû belâdan beri / süzülmekteyiz, acıların imbiğinden / Yüzülüyoruz içimizden içimizden / Hüzünlerin tesbihine yan yana, bir bir / bütün şairler onulmaz acılara Cihangir
 
Duyarlı bir Türkçenin yanında öfkeyi bal eyleyenlerden Osman Bolulu. Ama öfke uyarıcı, öfke usa dayalı. Şu Yunusca şöyleşiye ne denir; "... Kinleri hoşgörüde törpüledik ilkin/ sevgi sözlerinde  çiçeklendik' Ya da yine aynı şiirden başka bir dize:  ".. Sanma ki bu heyecan bu tutku biter /taş
 
Bu sevgi harmanından başka bir şiirle “Hele ki Don Kişot Ölmüyor' la bağlayalım sözü; aldı Osman Bolulu:

Ah bu susuz değirmen/ nasıl dönüyor kendiliğinden/ bu kadar ahmağın nefesinde / Kısırdöngülerde kenetlene kenetlene / Cümbür cemaat üşüşürler değirmene/ Don Kişot öğütürler, geleneğin cenderesinde / Harıl harıl öğütse de değirmen / Birazını kurtarıyor Don Kişot, köşesinden / Kuru kalabalığın gaflet gecesinde / Kafalarında kangal kangal töreleri /Sürekli Don Kişot avına çıksa da birileri/ Vuruldukça ölmüyor Don Kişot, hiçbirisinde  / Bunca engel, bunca tasa /Aykırılık cihangiri Don Kişot olmasa /N'apardık, düzenin ketenperesinde

Bir muştumuz da var okurlarımıza; Osman Bolulu bundan böyle Bizim Anadolu okurlarıyla beraber olacak, yurttan gözlemlerini Bizim Anadolu'nun sayfalarında değerlendirecek. 
 
 
 
 
 
3- 
 
 
 
Çocuk sevecenliğinin tomurcuklandığı yaşanmışlıklar dizisi
 
İNSANLIĞIN SOLMAZ GÜLLERİ
 
ÖMER F. ÖZEN
Bizim Anadolu, 15 Kasım 2000 
 
Yılmaz bir eğitim erinin, yeni kuşakları bilimsel bir duyarlıkla yarına hazırlamasının öyküsü; insan sevgisini içinde duyarak, yürekten damıtılmış bir yaşanmışlıklar dizgesi  " İnsanlığın Solmaz Gülleri ".
 
Söz konusu eğitim-öğretim olunca,konumuz da çocuk olacak, insan olacak kuşkusuz. Yeni kuşakları kördüşünü (dogma) kuyularına düşmeden biçimlendirmek, sorumlu eğitim-öğretim erlerinin yüreklerinin ta derinlerinde duydukları kaygıdır hep.
 
Bazı anı kitapları vardır, okursunuz; olsa da olur, olmasa da olur türündendir. Belki hoşunuza gider, okursunuz, sonra kitaplığınıza koyarsınız, orada kalır. Ama bazı anılar vardır, konusu insandır, gelişmedir; bu yolda size sürekli bir öğreti sunarlar; insanlığın gelişimi kaygısını içinizde duyuyorsanız, başucu kitabınız, kaynak kitabınız olur. Zorunlu çalışmadan emekli olmasına karşın, öğretmenlikten emekli olmayan ve bundan da ayrı bir onur duyan, Bizim Anadolu'nun değerli yazarlarından Osman Bolulu'nun 'İnsanlığın Solmaz  Gülleri' kitabı, işte böyle bir kitap. Bir kez okunup bırakılacak türden bir kitap değil; sürekli devinen  her dizenin ardında insan solugunun, çocuk sevecenliğinin tomurcuklandığı yaşanmışlıklar ve o yaşanmışlıklardan bitimsiz bir yaşam öğrencesi fışkırıyor. Yaşamı çocuklardan öğrenmek, bunu da içtenlikle söylemek her babayiğidin harcı değildir. Bunu yazarımız Osman Bolulu katıksız bir sevecenlikle dile getiriyor.
 
Osman Bolulu yeni kitabında çocukları, yarınları anlatıyor. Yarınların çizilmesinde herkesin kendine düşeni yerine getirmesinin gereğinin altını çiziyor, özellikle de sorumlu eğitim-öğretim erlerinin. Önceden hazırlanan eğitim-öğretim izlencelerinin kısır döngüsünde kalmayıp,çocuklarını yine o çocukların öğretisiyle nasıl yarınlara hazırladığını anlatıyor Osman Bolulu. Ama bunu yaparken “ben" yok içinde. İnsan onuru, sorumluluğu var. Birçok yaşanmışlıklardan birini çekip çıkarıyorum:
 
“E... 'da, bitirme sınavı yapacağız. Saati geldi. Ezik bir çocuk vardı, hep kenar gezen. Okulu bitirir bitirmez, bir yatılı okula kapağı atıp ekmeğin kulpundan tutmayı düşleyen. Sessizce sokulur yardım isterdi. Onun düşlerini, çok eskiden, çok çok yaşamıştım ben. Gözlerim onu arıyor. Yok. Müdüre rica ediyorum: Sınavı, biraz geç başlatalım. Hemen dibimizdeki fabrikadan gelecek o, birazdan yetişir. Matematikçi Ç..., har har ediyor, “gecikiyoruz” diye. Müdürün, üç yıl açıkta kalmış bu öğretmenin sözünü dinlemesine kızıyor içten içe. Yüzünde yazılı bu. Çok şey bilir (!)  Ç...Evlenirken, eşiyle kendisinin maaşını hesaplanmış, 1500 lira. Ayda 1500 ödemek üzere borçlanmış. Evinin matematiğini bilmeyen bu adam, kolayına, sınıfta bırakır çocukları. Bekliyoruz, çocuk yok. Haber geliyor: Demiryolunda rayların üstüne yatmış, başını ezmiş tren. Yolun kıyısındaki gülün dalına  da bir kâğıt aşmış, intihar nedenini anlatan: Sınav kâğıdı 25 kuruş, babasından istemiş, alamamış. “İntihar ederim. ” demiş. Babası,  “Senin gibi altı tane daha var. ” diye yanıtlamış.Donduk kaldık, şaşkınız. Matematikçi Ç...: -İyi olmuş, bir kâğıt eksik okuruz, demesin mi? Yerimden fırlıyorum ok gibi. Bir Osmanlı tokadı, adam yerde. Ç...Bey, yıllardır Ankara dersanelerinde matematik öğretmenliği yapıyor." *
 
Kuramsalda bütün insanları severim. Kavganın, dayağın ilkellik, bir yetersizliğin dışa vurumu olduğuna inanırım. Ama yitirilen sevgileri, değerleri gördükçe, ne çok insanın suratına, çok çok osmanlı tokatları indirmek istiyorum, sayısını, aldınız, havsalanız almaz. İçimdeki militan, dimdik ayakta kalıyorsa, ben değilim, o mereti besleyen; sevgisizlikler, anlayışsızlıklar.
 
Osman Bolulu'nun öğretmenlik görevi bitecek gibi değil, bizi ışıtmaya devam ediyor.
 
 
 
* İnsanlığın Solmaz Gülleri / Osman Bolulu, 78 sayfa.
 
 

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Etiketler:

Yorumlar (0 )