TAŞIN İYİSİ ( Taşlamalar) - KİTAP

TAŞIN İYİSİ ( Taşlamalar) - KİTAP
TAŞIN İYİSİ
"Taş gediğinde ağır." demişler
Ben anlamam
Taşın kötüsüne
Basılıp geçilir.
Orta hallisi
Duvara yarar.
Atınca taşın iyisini
Devireceksin
Herifin birisini.
“HER ŞEY YERLİ YERİNDE“
Her şey yerli yerinde
Taş bağlı tekerinde
Kasası tıkır’ında
Her şey yerli yerinde
Uyku çok fakirinde
Her şey yerli yerinde
Kafalar çukurunda
Her şey yerli yerinde
Her şey yerli yerinde
Amma takke ters düşer
Başka bir seferinde
Kalmaz bir şey yerinde
SÜPER AYDIN
Ne ekmeği noksan ne suyu noksan
Kitabı da kelamı da tastamam
Ayaklanamaz belkemiği noksan
Bu türdendir bizdeki aydın adam
Ulus kimdir olayın özün ne
Hiçbirisi yansımıyor sözüne
Mangalda külleri tozumak için
Vurur da vurur gözüne
GİBİLER
Her rüzgara boyu eğeni
Bayırda yeşermiş ot gibi
Zayıf enseden kan çekeni
Apış arasında bit gibi
Gelene gidene üreni
Zengin kapısında it gibi
Her akşam her sabah çekeni
Daldan düşürülmüş dut gibi
Ömrü boyunca yük çekeni
Yokuşta zortlatan at gibi
Olura olmaza öteni
Gazı baskınlaşmış göt gibi
AKIL
Kimi akıldan piyade, kimi akıldan jet
Bir aklı karar görmedi gitti şu memleket
TİLKİ PAZARI
Çamlar kadı olmuş, pelit müftü
Yolsuzluk, soysuzluk kol geziyor
Bugün, dünkünden çok daha kötü
Tilki bağlıyor, çakal çözüyor
Tepede dört dönen deli dana
Yırtıp geçiyor neyiniz varsa
Umudumuz doğrana doğrana
Sürüp gidecek mi, bu parsa?...
GİDİŞ
Tersine döndü, eski sürüler şimdi
Hıra toklu başta, birinci oldu
Zurnanın zırttığı yere gelindi
Bütün değerlerin dibi delindi
Usta yedekçiler nalıncı oldu
Hırsız amca, dayı, kayınço oldu
Madrabazlar, başta yerini buldu
Yılkının başını çekiyor iğdiş
İşler tüm değişti, gidiş, o gidiş
GÖLGE EŞKİYASI (*)
Gölge eşkiyası çıkmışsa başa
Madrabaz tilki bağlar, çakal çözer
Rufailer de karışamaz bu işe
Aklını devşir, zor oyunu bozar
(*) Gölgede yatıp başkasının kazancını yiyen
KARABASAN
Karabasana vurmuş yurt düzeyi
Suskuya kitlemiş düşünceyi
Sağır duvarlar önünde kapanır
Yolunu sürdüren ipekböceği
Ekşi yememiş karnında saklanır
İkircilde döllenmemiş gerçeği
DEĞİŞMEYEN
Güzel doğa, dişi doğa
Dal dal çiçek
Pınar pınar su
Herkesin içinde bir azgın boğa
İnsan insana pusu
Habil ile Kabil
Ölmüş değil
DENK BOZULMASIN
Sallansın alışılmışın beşiği
Aman, kimsenin uykusu kaçmasın
Ne fincancıyı ürküt, ne eşeği
Denk bozulup başına iş açmasın
Herkese versinler, mavi boncuğu
Ne fingirdek müftü kızı darılsın
Ne şunun bunun, öylesi çocuğu
Bu kirli yumaklar, böyle sarılsın
Tam saçına göre tarak vurasın
Ne kel darılsın, ne samur incinsin
Göbeğine göre şaplak vurasın
Ne yaşlı küssün, ne taze gocunsun
Eski çarkın, yalnız pası silinsin
Eskisi gibi öğütsün ununu
Kim dedi torbanın dibi delinsin
Karıştırmayın, şununu bununu
Bozmayın, bu alışılmış düzeni
Evet, evet’lerle sallansın başlar
Karıştırmayın, kaynayan kazanı
Böyle gelmiş, böyle gider bu işler
Sallansın, alışılmışın beşiği
Aman, kimsenin uykusu kaçmasın
Ne fincancıyı ürküt, ne eşeği
Denk bozulup başına iş açmasın
TEMEL DERT
Her biriniz su sızdırmaz testi
Kendi içinde bulanmak sizinki
Yürek vuruşlarınız yeşermiyor
İçiniz başka,
Dışınız başka diyor
Kör küp, körü körüne kendini yiyor
Burgaçları karnınızda göllendirmek işiniz
Ondan çarpık, gönül resminiz
Ah siz, lal ü ebkemsiniz (*)
İçten çoraklaşıyorsunuz
Yok uygarlık, yok düzen biçimi
Derdiniz, salt o değil ki
Helaların duvarına yazarsınız kendinizi
Dışa vurmaz, içinizin izi
Sökmedikçe, o kalın ve paslı çiviyi
Zor bulursunuz güzeli, iyiyi
(*) Dilsiz, konuşamaz
YA BİZ
Yerle bir olsa zorbanın biri
Sıranın başındadır ötekileri
Alkışlarımızdan düzenlediği yolaktan
Varırlar üstüne mazlumun böyleleri
Yalnız bugün mü, tek tek mi gördük
Ne yana dönsen, adım başı bir hödük
Terli dünyamızda gül bitesi yolları
Namussuz kaldırımlarıyla ördük
UMARSIZ
Postal ezmiş bostanı
Sırma kasket basmış yüzistanı
Ortalık
At oynatmış yonca tarlası
Şimdi n’apsın, n’etsin
Osman amcası
BİR İMPARATORLUK
Saraylar gördüm
O ne öyle Harem Dairesi
Yaylak
Sanki tekeye duracak oğlak
Macunların seğirtisinde
Dölü döşü katımlı
Otuz beşinde mütevverrim
Derken
Göçüp gitmiş bir hanedan
Ve sonra efendim
Haber alınmamış avam kolundan
Gitti gelmez derken oligarşi
Zırtlamaz mı kara boynuzlu mevaşi
Kim çözecek, bu kara düğümlenişi
POSTAL
Aklı fikri gürültüde
Bu postalın
Tüfek patlasa
O koşsa
Kabaralarıyla hoyrat
Menekşelerin üstünde dolaşsa
Seni gidi amcamın kirli postalı
Eskicinin çivisine
Seni bi güzel asmalı
Postal oğlu postal
Postal kafalı
MAL BEYANI
Ne karıştırıyorsunuz
Elin malını
Aşağısından yukarısından
Adamın malı karısından
AMCASI ŞAŞKIN
Ağaç var
Dalı yok
Petek var
Balı yok
Adam var,
Kalkacak hali yok
Diyecek
Dili yok
Ortalık
At oynamış
Yonca tarlası
Durum bu
Amcası
DURUM
Yukarıda adam kılıklı keriz
Altta, dişleri bilenmiş kriz
Sömürünün değirmen taşında
Suskun ufalanacak mıyız biz?
VARI YOĞU
Düşünce, özgürlüğü var da
Kalkınca yok
Görme, özgürlüğü var da
Bakınca yok
Bakmak, sadece göz işi
Bakanı var, göreni yok
Nerde öylesi kişi
Yıkanı var, öreni yok
KÖPRÜ
Bu tahta köprü
Şimdi bundan geçilecek
Sonra taş köprü
Sonra betonarme köprü
Daha sonra çelik köprü gelecek
İnsanoğlu insan mutluluğa erecek
İT VE BEN
Ömrümüzün 3/2’si sıkıdüzen altında
Gecenin bilmem ki saat kaçı
Balkondan bakabilirim ancak
Bilmem hangi yönetime karşı
Sokağa, hangi yiğit çıkacak
Şu it var ya şu it, benden özgür
İstediği her saatte ürür
SONRA
Varlığı kaptırıp kör, sağır tutkuya
Daha ayakları ermeden durulmuş suya
Kısırdöngülerde yalpalanan şu dünya
Düşlerimizin altında ezilmesin sonra!...
KARA KAPI
Ağaç kapı, demir kapı
Hepsi dışa açılmalı
İnsan üstüne olacaksa
İçerden kilit vurulmalı
TEK SES
Hep
Doğ
Dur
Koş
Sus
Tut
Kes
Ver
TIS
YAS
Fıs
Biz
Fıs
Yok
Fıs
Sen
Tek
Sen
SES
PES
Bir
Hey
Baş
Bu
Tek
Ne
Taş
Şey
PİS
FOS
İNCELEME GEZİSİ
İri göbekler, kentten kente uçar
İlkinde yer, ötekinde uçkur açar
Dolaşır durur arzı semavatı
İşi gücü, amonyak nakliyatı
BABALAR
Ülkede baba, ne kadar çok
Hep anamızı şa’parlar da
Hiç insaf yok, şu babalarda
Yaramıza merhem olanı yok
GÖÇÜKTEYİZ
Tıngır teneke siyasi nutuk
Ana avrat medya, körkütük
Vay dolanık başım
Vay bulanık başım
Lotarya göçüğünde kalmışım
KAZANÇ YOLU
Zor değil ya, ol bir teres
Katmanda al yerini
Sonracığıma yavaş yavaş
Doldurursun ceplerini
Üzülme ol bapta
Yalnız, namus kalır rafta
Kimse, kullanmıyor ondan
Kazançlar, hep bu yoldan
ADAMLAR
Trafik lambası gibi adamlar
Kırmızı yandı, dur
Yeşil yandı, geç
Sarı yandı, hazırlan
Sallan beyim, ha sallan
Yuvarlan ablam, yuvarlan
“Beyaz ışıkta geçtim abi “ dersin
Beyaz nedir, bilmezsin
Polis amcanı unutma
Kumandasız adım atma
Size işlemez benim sözüm
Çünki felsefeniz yangeldizm
İLK ÇIKAR
Ulan sen ne çıkarcı puştsun
“Cömert gavur, cimri müslümana yeğdir. “
Demişsin
Amacın illa birinden pay koparmaksa
Pezevenklikle daha kolay dolar kasa
SENİN GÖZÜNLE
Sen, bana hiç gözüyle bakarsan
Elbet, elbet karşında bir hiç görürsün
Kendini aynalara sokarsan
Resmi çekilmiş bir piç görürsün
GERÇEK NÜFUS
Kayda geçirileni sadece sayı
Kimileri sayının kafiyesi
Biz yaparız, onlar yıkar dünyayı
Gel de sen, küfürden uzak tut sesi
MECAZLAMA
Aslan gibi adama aslan denir
Seninkisi aslı ile söylenir
Senin gibileri mecaza alırsak
Kavram boşalır, anlam tükenir
YEPELEK
Beyimiz yaş deriden dağar
Türlü çeşit nesneye hazır
Neyi aktarsan tümden kapsar
Verilecek her emre nazır
YEĞNİK
Kaydınızı alacaktım tartıya
Sinekler başpehlivan oldu
İbre vurdu hiç artıya
Boşaldı kap, içi yavan doldu
YELDİRİK
Kışta boranda, Kafdağında
İnceden davul dımbırdasa
At olur kalkar tırısa
Eli ayağı kucağında
AVURDU YELLİ
Tören atına biner gibi biner
Sözcüklerin üstüne
Gerçek kadar rahvan
Kör kurşunla güneşi
Düşürür yeryüzüne
Kendini yansıtır alabildiğine
SUYU TUTUŞTURUR
Meseladaki vav gibi *
Baltayı vurdu mu taşa
Sulara düşmüş kav gibi
Yakarsın baştanbaşa
* Meselanın Arap harfli yazımında ‘vav’ yoktur.
DERDİNDEN KURTULUR
İnsan yeryüzüne düştü düşesi
Tek derdi var, dam ile kafiyesi
Kafiyeye gide gele yorulur
Dam yıkılır mekanı toprak olur
KRAVAT VE GEÇİMSİZ KADIN
Kravat ve kadın
İkisini de yakanda
Mevsiminde
Gül gibi taşırsın
Yakanı gevşetmek istersen
Sıkıyönetime geçerler hemen
GELME ÜSTÜME
Böyle üstüme gelirseniz
Bir şey derim soyuna sopuna
Sonra akraba oluruz ha
Babanız ne yapar bilirsiniz
ÜNLÜ
Taşıdığın ün semer gibi
O, sadece yularlı eşek
Dolaba kurulup döner gibi
Alkışlandığı yere gidecek
ÖNÜ DEĞİL ARKASI
İnsanda bir şey vardır
Aklı, mantığı içeren kafa-tası
Seninkinin önü düşmüş
Ters dönmüş arkası
AÇIK FİKİRLİ
Bu adamlar mı açık fikirli
Başları, diplerinden kirli
Koç değişti mi kıç değiştirir
Kıvırtarak verip veriştirir
YİĞİT
Ha bire beygir koşturur denizde
Şiddetinden nalçasını çıkarır
Böylesi yiğit çoktur ülkemizde
Yellenirken kalçasını çıkarır
DAVUL
Sanma ki Allah ‘ın boş kulu
Adamın içi boşluk dolu
Öte durur herifin oğlu
Sanki ramazan davulu
BORUGİLLER
Beyin yukarda, yolu yokuş
Yürek yanda hem de sapa
Nasıl uğrasın o yana
Dikey düzende iki kapı
Ne kamuyu bilir ne tamuyu
Silkelesen n’olacak
İki ağız arasındaki boruyu
KAHVEHANE
Sabah olmasına sabah
Kahve zamanı gelmiştir
Gir kahvehaneye
-öksürmek de bir iştir-
Nargileni çekiştir
Suya tirit konuyu değiştir
Komşunu çekiştir
Derken akşam olmuştur
Hanım da mahalleden dönmüştür
Gel eve
Sofra kurulmuştur
Tık tıkıştır
ZAMPARA
Gelmişini geçmişini
İp gibi dizmiş duvara
Yakaladığından hiçbiri
Bırakmamış avara
En büyük zampara
Para
OYUNU
Oyunun oyunu
Öğrenme
Ver bana oyunu
Oyunu oyunu
Ula Memet oyunu
Fark edemiyorsun
Sorsana oyunu
Oyunu oyunu
Üstüne oynanan oyunu
Memet gardaş
Yorsana oyunu
EL KAPISI
Bir kara oğlana koşuyorsun
Bir koca oğlana
Arada sırada çavuş kapısı tıklatmasan
Allah adına yalan söylüyor sana
Bir tas çorbaya aldanmasana
Memet gardaş
Bir kez olsun, kendi kapını çalsana
MERHEM
El, elin eşeğini türkü çığırarak arar
Elden gelenle karın mı doyar
Memet gardaş
Sana kendi merhemin yarar
YAZAR
Ula Memet sen sabancısın
Binlerce yıl üretiyorsun
Birazı da ambarında dursun
Seni yeyip tüketiyoruz da
Görmüyorsun.
Elin sabancısı kitap okuyor
Buna ne diyorsun
UMUT DÜNYASI
Yaşanıyor
Zeytin ekmek, şehriye çorbası
Olmasa da
Kadın, kaldırım sefası
Zor değilmiş
Parasız pulsuz yaşaması
Ama olmuyor
Umutsuz yaşaması
Bu canına yandığım dünya
Umut dünyası
Deme gardaş deme
Umudunu bir tas çorbaya verme !
ÇOK YAPITLISI
Şairlik, yazarlık ucuz mu o kadar
Soygunda bile aracıya gerek var
Kendi kendine ancak abaza çekilir
Yetmez, o kabak çekirdeği kitaplar
AKILLI MEMET
Memedine memedine sürer mi bu zulmet
Uyanışın kabzasını kavrayıp
Bilincin atını sürer gelir
Çıkar gelir, birçok akıllı Memet
ELBET!
BELKİ
“Bütün öfkesiyle yatıyor burada“
Yazdırmak geçiyor, mezar taşıma
Hani doğruyu bulursunuz şaşar da
İşte o ütopya giriyor düşüme
NÜFUS KAĞIDI
Sizin dilinizde kötüye çıkınca adım
İyiliği üstüme tapuladım
Pek de kötü sayılmaz
Bu adam deseydiniz
Döner, kendimi nallardım
BASUR MEMESİ
Sağ olasın kanlı basur memesi
Başın sultasından beni kurtardın
Pissin, ayıptır söylemesi
Başımdakilerden çok değil derdin
Bunca yıl başımı dinledim n’oldu
Artık dibimden buyruk alacağım
Kocaman gövdem zirveden kurtuldu
Hakkını inkar edersem alçağım
MUZIR ÖLÜ
Sanmayın ki kazdığınız çukurda
Uslu uslu yatacağım
İrikıyım bir biçimdir
Kara toprağa gömdüğünüz
Her bahar
Gül/kırmızı açacağım
Öfkem ve sevdamla
Delifişek kızları
Işkın dalı oğlanları
Kızıl karanfillerle donatacağım
ALACAK
Bir büyük veresiye defterini
Taşacak kadar
Tümünüzde alacağım var
Tamamını tahsil edeceğim
Alt bölümdekilere eşit olana kadar
Hazır olun baylar!
SELAMSIZ
Sizin selamınıza muhtaçmışız !!??
Siz kimsiniz, kodaman önünde uçkuru kıltak
Ben kendimi selamlarım, erkek
Siz kimsiniz, zora gelince hırlak
Ben kendimi selamlarım, tırmanarak
Siz kimsiniz, şıngır mıngır da şırlak
Ben kendimi selamlarım, onuruma tok olarak
Siz kimsiniz, güncele domalarak
Ben kendimi selamlarım, dikelerek
Siz kimsiniz, alınır satılır mısınız
Toplamaya çıkarmaya katılır mısınız
Nereyesiniz, eksilerek
Ben varım, biz varız
Emeğe, onura güvenerek
Biz kendimizi selamlarız, dönüşerek
Selamınıza
Selaa
mınıza
sizin
zin
nnn!
BALTA SAPI
Artık vazgeçtim
Bir baltaya sap olmaktan
Baltaların sapı kıvrılmış
Sapılmaktan
ÖKSÜRÜĞÜ BÜYÜK
Ağzı Marks, Engels
Ayakları Menderes
Üstünde sosyalizm çardağı
Geceleri, köktendincilik otağı
Gidinin kıpırdağı
İri gezer
Düşünce yoksulluğundan
Yel, ne yana eserse essin
Hep başta gider, yeğin
Büyük öksürdüğünden
VERİŞTİRMEN
Fetullah ne acı
Ekşi sürüp suratına
Ters bine yazın atına
Doğru sallamadığı için kırbacı
Nal toplar yarışta
Sonra dımdızlak kalır ortada
ELEŞTİRMEN
Yazdı olmadı çizdi olmadı
Döndü dolaştı, adres bulamadı
Geçti aynaların karşısına
Başkalarıdır diye pala salladı
Sektirmeden
Övgüsekler sardı çevresini, hemen
Oldu mu sana bir eleştirmen
SAİR (*)
Hiç binmemiştir
Güvercin kanadına
Geçmemiştir
Kuyumcu kapısından
Kamyon şoförü gibi sürer
Sözcükleri
Demirci hantallığıyla döğer,
Dizeleri, çapaklı
Kınında paslanmıştır aklı
Güzelduyu denizine özlemli
Karaya çakılmış bir gemi.
(*) Ş'nin çengeli düşmüş.
ESTERSÜVAR (*)
Seksen dörtlük estersüvar
Hangi yarışı dersen, var
Yarışçıların tümünü
Önüne katar kovalar
(*) Katırlı süvari
VEKİL
Vekil, partiden partiye zap yaptı
Ar namus şişesini çaldı taşa
Erdemi, ahlakı çevirdi kuşa
İnsan doğmuşken, kendini sap yaptı
FARECİK
Dağın düze teğetinde
Bir fare minicik
Kuyruğu dağa değende
Düşlerinde büyür büyür
Kendisini dağlarca görür
Bizim farecik
Yorumlar (0 )