KÜLTÜREL PİKNİK

KÜLTÜREL PİKNİK

 
 
 
Bildiğimiz piknik; kıra çıkıp yemek yemektir. Yani kentin (kültür odağının) dışına taşmak, orada kendini rahatlatmaktır; yararı, eylemi gerçekleştirene yöneliktir. Dışa açılma, başkasına etki, katkıda bulunma söz konusu değildir. Giderek piknik yapılan çevreye zarar verildiği de düşünülebilir. Kısacası piknik, özgecilikten uzak, bencil, kişinin kendisini doyurmasına yarayan bir eylemdir.
 
Kültürel piknik nedir? Büyük kentlerdeki sanatçıların, kasabalardaki kültürel şenliklerde, yalnız kendilerine yönelik sanatsal alışverişte bulunmalarıdır. Bunun bir başka çeşidi de büyük kentlerin belli salonlarında, "Sen ben, bir de bizim oğlan" türünden, sanatçıların kendi aralarında birkaç hevesli genci de arka sıralarda oturtarak sanatsal etkinliklerle oyalanmalarıdır.
 
Sanat uygarlığın ürünüdür, hatta uygarlığın yaratıcısıdır. Duygunun, tasarının, güzelliğin anlatımından ortaya çıkan üstün yaratıcılıktır. Toplumsaldır. İnsanı değiştirip geliştiren bir eylemdir. Türkiye sanatçısı, çağı değiştirmeye katkıda bulunmakla, uygarlaşmayı tamamlamakla yükümlü kişi demektir. En azından, bu yolda olması zorunludur. Türkiye'de şu anda, belli başlı yüz sanatçı varsa, kaba bir sayısal paylaştırma ile, her sanatçının üstüne, 600.000 kişiyi değiştirip geliştirme sorumluluğu yükleniyor demektir. Aslında böyle bir paylaştırma olamaz ya... Bir tek sanatçı; bütünün yolunu, yönünü çizmede etken olabilir ya!.. 
 
Son yıllarda, büyük kentlerin dışında sanat şenlikleri (festivaller) düzenleniyor. (Ne güzel! Olumlu bir gelişme bu!) Yerel değer ve yaratıların yanında, büyük kentlerdeki sanatçıların ürünleri de bu şenliklere/gösterilere alınmak isteniyor. Sanat, düşün, edebiyat adamları, bu şenliklere çağrılıyor. Güzel!..
 
Sözü edilen şenliklerde sanatçılar yüz yüze geliyorlar, tanışıp kaynaşıyorlar, birbirlerine etki ve katkıda bulunuyorlar. Belki biraz da sanat çevresine ilişkin dedikodu yapıyorlar. Bu etkinlikler, daha çok kime yönelik? Oraya koşan meraklısına mı, sanatçılara mı, oranın yerleşiklerine mi? İşte sorun bu!..
 
Genelde açık ve gizli olarak bütün sanatçılar; halkın sanata ilgisizliğinden, az kitap okunmasından, yapıtların alıcı bulamamasından, sanatçının gereği kadar ciddiye alınmamasından yakınırlar. Doğrudur. Nasıl aşılacak bu engeller? Bu engelleri kırmada, sanatsal şenliklerden yararlanılamaz mı?
 
Ülkemizdeki sanat, kesinkes, olumlu bir gelişme içindedir. Ancak Türkiye'de ekonomik/politik değişmeler, sanata gizli tuzaklar kuruyor. Eskiden sanatı, sanatçıyı pek ciddiye almayan sermaye-banka çevreleri, holding gazeteleri sanatın koruyucusu (!) kesildiler: Dergiler, kitaplar çıkarıyorlar, ödüller koyuyorlar. Sanatı kendilerine göre biçimleyerek ülkenin kafasını da kendi ölçülerine göre yapılandırmayı amaçlamışlardır. İşte burada, gerçek Türk sanatçısının karşısına; yurdunun gerçeklerinden kopmadan, evrensel değerleri gözardı etmeden ve halkının özlem ve isteklerine yan çizmeden Türk sanatını sürdürme, geliştirme sorumluluğu çıkıyor. Yerel kültürel şenlikler, bu amacın araçlarından biri olabilir: Ama halkına açılarak... Halka karşın halkçı özünü koruyarak...
 
Yerel şenliklerde sanatçıya ilgi, kasabaya gelen piyasa sanatçılarına (Adlarını saymak istemiyorum.) gösterilen ilgiye benzememelidir. Ya da yerel gösterilere (Yine adlarını söylemek istemiyorum) gider gibi bu şenliklere katılınmamalıdır. Bunun için de şenlikler, "kültürel piknik" niteliğinden çıkartılmalı, halkın katkısını almalı, onunla bütünleşilmeli, onu değiştirip geliştirici yöntem yeğlenmelidir. (Burada popülizmi savunmadığımı, özellikle belirtmek isterim.)
 
Yerel şenliklerde ya da büyük kent sanat etkinliklerinde halkla bütünleşilirse; sanat ciddiye alınacaktır, yapıtlar alıcı bulabilecektir. Sanatçı gönenecek, onuru daha da yükselecektir, söz sahibi olacak, ülkenin kafa yapısını biçimlendirmenin mimarı durumuna yükselecektir. Ülkenin genel yapısını düzenlemede ağırlığını koyabilecektir.
 
Sonuç olarak yerel kültürel şenliklere, herkesin sanatçı diye çağrılmaması gerektiğini, sanatçıların bir garnitür gibi kullanılmamasını, çağrılan sanatçıların halka ulaşma yollarını aramasının zorunlu ve yararlı olduğunu, özellikle vurgulamak istiyorum. Bunda da, sanat şenliklerini düzenleyenlerle, sanatçıların önemli bir sorumluluğu bulunuyor herhalde.
 
 
(Karşı, Eylül 1992)

 

Yorumlar (0 )