NURİ AKSAKAL

 

BOLULU’NUN YAZINSAL KİMLİĞİ ÜZERİNE BİR ÖZET 

NURİ AKSAKAL
Damar S:132  Mart 2002




Osman Bolulu’nun ilk şiiri 1951’de yayımlanmış. Dil, yardımcı kitap, inceleme, seçki vb. dışta tutarsak; edebiyat alanına düşen 6 şiir, 4 deneme, 1 masal, 1 anı kitabı çıkmış elli yıl içinde. Bunlar üzerine 108 yazı yazılmış. İşte bu yazılardaki ortak saptama ve yargılara göre, Bolulu’nun yazınsal kimliği üzerine bir özetleme ve değerlendirme yapacağım:

Ortak Paydası Dil

Gerçek bir Türkçe sever (AÖY): Bolulu, yazınsal metinler dışında, Türkçenin kullanımı ve anlamı üzerine 80 yazı yazmış, bunlardan 30 kadarı yurt dışı Türkçe yayın organlarınca alıntılanmış. Sözün gücüne inanır, onu her şeyin başı, kavgasının temel aracı sayar (YBS-Tİ). Şiirini arı Türkçe ile beslemiş. Ona göre “Dil, ulusal şiirin anayurdudur, buna son derece önem verir (HA-UK). Arı, duru, imbiklenmiş bir dildir onunki. Yalın Türkçe anlayışı, onda genişlik kazanır, sözcüğe şiirsellik kazandırır (UK).

Dil işçisidir: Dilimizin kullanımında titiz bir işçilik gösterir, değişik sözcüklerle cümleler kurar. Değişik dedikse, arı durudur. Bunda son derece titizdir. Dolanıma inmemiş sözcükleri kültür diline ağdırmaya çalışır. Ali Dündar: “Ben hiçbir yabancı sözcüğe rastlamadım desem yeri (YBS). Şiir söylemine uymaz gibi görünen kavram ve deyimleri kekeletmeden, yadırgatmadan dilimize” (kazandırıyor) diyor (YBS). Dilin ulusallaşması olgusunu gerçekleştirmiş.... Diline karşı görevini, aydın bilinciyle ozanca bir yaklaşımla yerine getirmiş. Gerçek Türkçenin sesi soluğu olmuş (UK).

Dilin olanaklarını zorlar (UK). Bolulu’nun sözcük kadrosu, mevcut kullanımdan biraz değişiktir: Yerel dilden aldığı birçok sözcüğü, uyumlu biçimde şiirine yedirir (UK). Yerel dille konuşma dilinin, kültür dilinin birleşmesini ister (UK). Sözcüklerin anlam derinliğine iner, bunları irdeler (AÖY). Sözcüklerle oynar, onlara değişik/yeni anlam yükler, yeni sözcükler türetir, Türkçe’nin yapı ve işleyişini bozmadan. Şiirine baktığımızda, sözcüklerle savaşımı görülür ve daha çok dilimize özgü, kimsenin pek kullanmadığı sözcüklere ağırlık verir gibidir (UK).Türkçenin olanaklarını derinlemesine inceleyip benimsemiş, ozanlık bilinciyle yoğurmuştur sözcükleri (UK). Sözcüğe şiirsellik kazandırır (UK).

Bolulu’nun dile açılım kazandırmasındaki kaynağı, Türkçeyi kendi üzerinden işletmek yanında, halk dili: Halkçıl söylemi bol bol ve ustalıkla kullanarak şiiri ısıtıyor, dil tadına ulaşıyor (YBS). Bugünkü dilimize, şiir dilinde dolanıma girmemiş fakat anadilimizde deyim, deyiş, terim, hatta argo ya da argomsu vb. olarak kullanılan birçok kavram ve sözcük seçkisi hazırlamış. Bunu da şiirselliği sakatlamadan yapmış (UK). Halk kaynağının derinliklerine indikçe; Türkçemizin ak sütüyle emiştikçe bilgeleşiyor (UK). Halk diliyle kültür dili, şiirin sesiyle duyarlık ustaca bütünleştirilmiştir. Yerel dilin olanaklarıyla beslemiş şiirini (UK). Halktan yana Türkçeyi imgelerle harmanlayıp, şiirini hangi temel üstüne oturttuğunu, özsuyunun sesini algılıyorsunuz. Kimliğini, mırıltılı fısıltılarla söylemiyor: Osman Bolulu, fotoğraflayıp adıyla, soy adıyla söylüyor (UK).

Bolulu’nun dili değişik kullanma çabası, sözcüklerle oynaşması, bir fantezi değil: Dilimizin varsıllığını, sözcük gömüsünün genişliğini ortaya koymak (UK). Yapmacık deyişlere, söyleyişlere yüz vermez (Tİ). Arı Türkçesi, anlatımındaki yalınlık; dili kullanımı bakımından örneklerle derinlemesine incelemesi, üzerinde durulması gereken bir özelliği (AÖY). Dilin varsıllaşmasına, bugüne kadar yazdığı yazılarla ve çıkardığı yapıtlarıyla katkıda bulunduğunu görürüz. Osman Bolulu halk sözcüklerinin özgün ve kanıksanmayanlarını bolca kullanmaktadır. Hatta bilinen sözcük anlamlarını, yeniden oluşturmaktadır.

Ana konusu:

Gönlünün kabardığı temalardan birisi de Anadolu. Anadolu’yu, Anadolu insanını, insanlığa kattığı değerlerle yansıtıyor. Din, dil, ırk ayırmadan tümel (YBS). Bugüne kadar insanlık adına elde edilmiş tüm kazanımlara sahip çıkıyor (UK). Yaşama sakınmasız yaklaşıyor. Doğayı, yaşamı, sevecenlikle kucaklıyor. Teğet geçmiyor, eksen geçiyor. Tarihi, yaşamı, doğayı bölüp bölüştürmeden (UK). Emeğe değer verilmesini istiyor. Sesine toplumun sesini karıştırmayı başarmış (UK): İçerik yönünden toplumun özünü dile getirmektedir (YBS). Estetik yapıyı göz ardı etmeden pek çok konuya değiniyor (YBS-Tİ). Toplumun içindedir, insancıl sevgiye yönelik söyleyişleri vardır. Sevginin boyutunu belirtir. Onun sevgisidir doğayı yeşerten (UK). Acının evrensel kaynaklarına eğilir. Çıkar çatışmasına, insani değerlerin bozulmasına karşı çıkar (UK). Tüm insanlıkla kucaklaştığını görürsünüz (Tİ). “Ayağı yerli, gözü evrensel” der; kendi dil ve düşünüşümüz üzerinden evrenseli amaçlar.(YBS).

Biçem/Söyleyiş:

Tökezlemeyen, su gibi akan bir dil (YBS). Baskıcı yönetime kükreyen ses (YBS). Bildiği gibi doğru ve doğrudan söylediği şiiri, buluttan sıyrılmış ilkyaz güneşi kadar ılık, bir dost eli kadar sevecendir. Diyeceğini iyi ve etkili söyler (YBS-Tl). Sesine toplumun sesini karıştırmıştır (Tl). Şiirlerinde berraklık, bu berraklığın özümüze koyduğu bir derinlik var (UK). Yapmacık deyişlere yüz vermiyor (YBS). Özgünlüğü, şiirini konuşuyor gibi yazmasından kaynaklanıyor (UK).

Daha değinilecekler var da...

Damar Dergisinin bu sayısında Osman Bolulu’un öyküsü (ONP), anıları (CE), denemeleri (MU-TB-SK), Türkçeyi ortak payda (AD) alışını işleyen yazılar var. Onların alanına girmemek, yinelemeye düşmemek için sözü kısa kesiyorum. Benim yaptığım, Osman Bolulu üzerine yazılanlardan alıntılarla kısa bir toplam. Bolulu üzerine yazılanların tümünün, derinlemesine incelenmesinden çıkarılabilir, onun kimliğinin net fotoğrafı.

Kısaltmalar: AÖY: Antilaikliğin Önlenmeyen Yükselişi. YBS: Yurtboyu Sevişmek. Tİ: Taşın İyisi. UK: Uzun Koşu; HA: Hüseyin Atabaş, AD: Ali Dündar, ONP: Osman Nuri Poyrazoğlu, CE: Canan Esmercan, MU: Muzaffer Uyguner, SK: Suzan Karahasan

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 
 
 
 
Etiketler: dil türk dili

Yorumlar (0 )