ALİ PÜSKÜLLÜOĞLU

ALİ PÜSKÜLLÜOĞLU

 

 

İLKİN SÖZ VARDI
ALİ PÜSKÜLLÜOĞLU
 
(UZUN KOŞU KİTABI - ÖNDEYİŞ - ARKA KAPAK YAZISI)
 
Osman Bolulu'yu ne zaman tanıdım? İsa'dan önce belki. Kısacık insan yaşamında kırk yıl, elli yıl İsa'dan öncedir. İşte bu İsa'dan önceki zamanda onu önce şiiriyle tanıdım, sonra da İstanbul'da kendisiyle karşılaştım. Yağız bir Anadolu çocuğu. Kavruk. Anadolu gibi kavruk. Anadolu toprağında, güneşinde yetişen hepimiz gibi. Ürkek, çekingen. Ama boynu bükük değil. Taşralı. Ama taşralı inceliği üzerinde olarak. Benim gibi o da, o zamanlarda kültürün başkenti olan İstanbul'a koşup gelmiş. İlk kitabını yayımlatmak için belki de. İlk kitabı Dalların Ucundaki.
İlk ürün, ilk meyve. Ozan, ilk ürününü bir güvercin olarak salar yeryüzüne. Bir posta güvercini. Gitsin, iletisini sunsun ozanın, insanlara, bir yüreği göstersin. Çırpınan bir yüreği. İlk ürünle, ilk meyveyle yetinen pek çok ozan olmuştur. Yaşamın türlü yolları, onları şiirden uzaklaştırmıştır. Doğrusu ya, ilk ürünle yetinenlerin pek çoğunun yolu, daha başlangıçta, şiirle tam olarak kesişmemiştir. Onların, şiirin büyüsünden kurtulmamalarına sevinmeleri gerekir. Şiir, cin işi, şeytan işidir çünkü. Belalı iştir. Onun büyüsüne kapılanı hükümet zoru bile adam edemez.
Osman Bolulu, bunca yıl eskiye dayanan şiir serüveninde az yazan, az üreten bir ozandı. Uzunca bir ara şiirden uzaklaşır görünmüştü. Ama şiirin büyüsünden kopamamıştı. Adam olamamıştı yani. Son yıllarda ardıardına yayım- landı kitapları. Bu kitaplarıyla da ardı ardına ödüller kazandı.
 
Işte son şiir kitabı elinizde. Hüzünlerden süzülmüş şiirler. Artık dünyayı, yaşamı daha iyi tanımış bir ozan var karşımızda. Şiiri, yaşamin her alanını kuşatır gibidir. Aşk, yalnızlık, hüzün, acı. .. bu ölümsüz izlekler yanında kişiselden topluma uzanan daha bir dolu izlek. Yerel dilin olanakları da ağmış bu şiirlere. Bolulu, önceki kitaplarında da yerel sözcüklerden uzak durmamıştı. Yerel dilin ozanlarca, yazarlarca kullanılmasıyla, yaygınlaş- tırılmasıyla Türkçenin varsıllaştırılacağına inanıyorum. Bolulu öteden beri dille, sözcüklerle alışveriş içinde olmuştur hep. Bu dille, sözcüklerle alışverişini şiirine de yansıtıyordu. Bu kitabındaki, “Yüreğimizdeki Bağ”, “Sözcüklerle
Sevişmek” gibi şiirlerinde iyice belirginleşiyor bu yönü. Sözcüklerle töredışı ilişkileri olduğunu söylüyor. Hazreti İsa'nın “ bir kadına kösnüyle bakan onunla zina etmiş sayılır.” sözünü, ozanların sözcüklere kösnüyle bakışına aktarabilir miyiz, bilmiyorum. Ama Bolulu, bize sormadan aktarmış bile. Sözcüklerle kösnüllük alışverişinde olduğunu saklamıyor. Dile, sözcüklere karşı kösnü duymayanın yazınla, şiirle işi ne? Bütün yazarlar, ozanlar bu
alışverişin içindedir. Dili bir araç gibi görseler de. Önce ona karşı bir kösnü, kendilerinin de pek ayrımına varamadıkları, belki de açıkça söylemek istemedikleri bir kösnü duyarlar. Bolululnun, ozan olanın biraz Tanrı olduğunu söylemesi, gider “ilkin söz vardı”ya dayanır. Ne diyor Bolulu, ozana yakışır bir “eda”yla? 
 

Yüreğim uluslarası meydan
Sevgiler iner kalkar durmadan
Sebil oldum almadan
 
"Almadan vermek Tanrı'ya özgüdür.” derler. Bolulu'nun, ozanın biraz Tanrı olduğunu söylemesi bu şiirlerde yerini buluyor. Bu sav, eskimiş de olsa, kime ne zararı var?
 
Şiirin kendisi de eski değil midir?
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Etiketler:

Yorumlar (0 )