MEVLÜT KAPLAN

 

DİLCİ-DENEMECİ-ŞAİR
MEVLÜT KAPLAN
 
Osman Bolulu medrese eğitimi görmüş, muska yazmayan, üfürükçülük yapmayan, bu yüzden de adı Gavur
İmam'a çıkan aydınlık kafalı kendisine buyruk bir babanın oğludur.
 
Anasıysa çocuklarının, kocasının üstüne titreyen, deyim yerindeyse güçlü dişi bir aslan. Bir bakıyorsunuz dağ-
da, bayırda, tarlada, bağ, bahçe işi yapıyor, bir bakıyorsunuz evde yemek, bulaşık, temizlik işleriyle uğraşıyor.
Yani tam bir Anadolu kadını. Osman Bolulu yalın ayak, başı açık yazgısı içinde büyüyen milyonlarca köylü çocu-
ğundan farkı olmayan küçük yaşta sorumluluk yüklenmiş, hayvanlarla içiçe yaşayan ve onlarla dostluk kurmasını
bilen biri.
 
Okuma çağı gelince köyünün ilkokuluna başlamıştır. Bir yandan okula giderken, bir taraftan da çalışmış aile
bütçesine destek vermiştir. İlköğretimin ardından birçok köy çocıığuna kucak açan Samsun Ladik Akpınar Köy
Enstitüsü, Bolulu'nun da imdadına yetişmiştir. O Köy Enstitüsüne girince yan gelip yatmamış, “ekmek elden, su
gölden” dememiştir. Geçmişte bıraktığı, köyde kalan yaşantısını hiç mi hiç unutmamıştır. Gözlerini kapamamış,
dönüp dönüp köyünü, köylüsünün yaşantısını düşünmüştür. Gördükleri hep ama hep umutsuzluktur, çaresizliktir.  
Karanlığın verdiği ders çok acıdır. Aydınlığa çıkmak için gecesini, gündüzüne katmak zorunda kalmıştır. Kendisini okumaya, bilinçlendirmeye vermiştir. Köy Enstitüsü'nün kitaplığı oldukça zengindir. Ulusal Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel'in Ankara'da kurduğu çeviri bürosu, arı kovanı gibi çalışarak Türkçeleştirdiği dünyanın en ünlü klasiklerini önce Köy Enstitülü öğrencilerin okumasına sunmaktadır.

Öte yandan yurdun her yöresini kucaklayan Halkevleri çok sayıda eğitim, kültür, sanat dergisi yayınlamaktadır. Enstitüye bu dergiler de gelmektedir. Dergiler çok hoş, çok ilginçtir. Bolulu zorunlu ders olan Kültür Dersleri, Teknik Tarım Dersleri ve İşlik Dersleri yanında şiiri, öyküyü, romanı, denemeyi de gözardı etmiyor. Öğretmen-
lerine göre yazmaya karşı da duyarlıdır.
 
İlk yazısı on beş yaşındayken okulun duvar gazetesinde yayımlanmıştır.
 
Bolulu'nun köyde öğrendiği, belleğinde kalan üç yüzü geçmeyen sözcük sayısı artık oldukça zenginleşmiştir.
Önüne kendine özgü sözcükler dolusu yepyeni aydınlık bir dünya serilmiştir. Ağanın, muhtarın, yobazın köylüye yaptığı baskının bilinciyle bileğlenmiştir. Köylünün altı yüzyılı aşkın bir süre nasıl savunmasız, yalnız bırakıldığının,
okutulmadığının bilincini kavramıştır.

Köy Enstitüsü yaşamı tarlaları, işlikleri, küçük baş, büyük baş hayvanlarıyla üç aşağı beş yukarı köyden farklı değildir. İşin kötüsü burada da büyük balık, küçük balığı yutuyor. Bazı öğrenciler boy, beden, bilgi, beceri yönleriyle üstünlük sağlamış durumdalar. Bolulu'ysa onlara göre çok çelimsiz ve zayıf. Bu eşitsizliğin önüne geçmek için boş durmamak bir çaresine bakmak lazım. Önce okuldaki güç gösterisinde bulunanlara ders vermeyi, daha sonra da öğretmen olunca imam, ağa, muhtar için direnç toplamayı hedefliyor.
 
1947'ye değin ruhça, bedence, kafaca besleniyor. Sağlıklı, kendine güvenen, kişilikli bir genç oluyor. Beş yıllık eğitim, bilgi, görgü, beceri, deneyimden sonra Enstitüyü bitiriyor, öğretmen oluyor. Taşovanın Yerkozlu köyü
okuluna atanıyor. Bolulu halkın içinden geldiği için, yardım sever, halkın sorunlarını bilen biridir.
 
Dilekçe yazmada, mülk ve hayvan satımlarıyla ilgili senet düzenlemede köylünün en yakın rehberidir. Onun
bu davranışları halkı sömürenlerin dikkatinden kaçmaz. Sen misin halkla birleşen, bütünleşen.
 
İlk tepki yine imam, ağa, muhtar üçlüsünden geliyor. Kaymakama, Milli Eğitime dilekçe üstüne dilekçe gidiyor.
 
Halk memnun ama gel anlat... Genç öğretmenin değerbilmezlere kafası bozuluyor, dünyası allak bullak oluyor. Düşünüyor, bir kez daha güçlü olmak gerektiğine inanarak 1951'de öğretmenliği bırakarak yüksek öğrenim
için Ankara'ya gidiyor. Gazi Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümü'ne giriyor.
 
Köy Enstitüsü'nde olduğu gibi okuma, bilinçlenme çalışmalarını burada da eksilmeden sürdürüyor. Köy Öğretmenliği'nde olduğu gibi Gazi Eğitim Enstitüsü'nde de göze batan sakıncalı piyade olmaktan kurtulamıyor. Bir yıl boşa kürek çekmenin ardından okulunu bitirerek Akşehir Doğanhisar Ortaokul Edebiyat Öğretmenliği'ne atanıyor. Burada kendisini anlayan, Çifteler Köy Enstitüsü'nü, Ankara Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü'nü bitirmiş, Naci Önöz, Abdullah Önöz, Hanefi Aydoğdu, Orhan Doğan gibi dost canlısı arkadaşlarla karşılaşıyor.
 
Ne var ki Doğanhisar'da fazla kalamıyor, eş durumundan yeniden Tokat'ın bu kez de Reşadiye Ortaokulu'na yollanıyor. Bolulu Reşadiye'de de tekin durmaz. Yardıma muhtaç öğrencilerine karşılıksız ders ve destek verir. Kitap almalarına, karınlarını doyurmalarına parasal katkıda bulunur. Daha ileri giderek edebiyat sanat dergisi çıkarır. Ağa, imam, muhtar üçlüsü burada da kendisini kıskaca almıştır.
 
“Osman Bolulu Köy Enstitüsü çıkışlı bir öğretmendir. Komünisttir. Çocukları zehirlemektedir. Başka bir yere
gönderilmesi gerekir."

Olay çabuk kapanmıyor. Askerlik şubesi başkanını pataklamaya dek uzanıyor. Bu kez soluğu Tokat Taşova'da alıyor. Adı dokuza çıktığı için bir türlü sekize inmiyor. Olumsuzluklar Bolulu'nun  peşini bırakmıyor.
 
Yetmiyor 1964'de Milli Eğitim Bakanlığınca açığa alınıyor. Bolulu artık işsizdir ve de maaşsızdır. Ankara sokaklarında iş aramaya çıkıyor. Çaldığı her kapı yüzüne kapanıyor. Başında beş nüfus olduğu için geçim yönünden zor duruma düşüyor. Dişinden, tırnağından artırarak aldığı, gözü gibi koruduğu kitaplarını üzülerek birer birer satıyor. Sonra eşinin diktiği gömlekleri, peçeteleri pazarlıyor.
 
Derken bu satırların yazarıyla Türkiye Öğretmenler Sendikası (TÖS), Türkiye Öğretmenler Derneği'nde (TÖB-
DER) de birlikte çalışıyorlar. Örgütün yayın organı gazeteyi, dergiyi çıkarıyorlar.

Bolulu yeniden mesleğe giriyor. 1981'de Milli Eğitim Bakanlığı Müfettişliği'nden emekli oluyor. Türk dili delisi olarak, kendini şiire, denemeye, yazmaya adıyor.
 
Osman Bolulu yazılarıyla, şiirleriyle ödünsüz bir Cumlıuriyet öğretmeni olmayı sürdürüyor.
 
Dilde, denemede ve şiirde ödülleri var. 
 
 
 
 
 
 
 
 
Etiketler:

Yorumlar (0 )