TAŞIN İYİSİ ( Taşlamalar) - KİTAP

TAŞIN İYİSİ ( Taşlamalar) - KİTAP

008.jpg

 

 

 

 

TAŞIN İYİSİ

 

"Taş gediğinde ağır." demişler

Ben anlamam

 

Taşın kötüsüne

Basılıp geçilir.

 

Orta hallisi

Duvara yarar.

 

Atınca taşın iyisini

Devireceksin

Herifin birisini.

 

 

 

 

 

“HER ŞEY YERLİ YERİNDE“

 

Her şey yerli yerinde

Taş bağlı tekerinde

Kasası tıkır’ında

Her şey yerli yerinde

 

Uyku çok fakirinde

Her şey yerli yerinde

Kafalar çukurunda

Her şey yerli yerinde

 

Her şey yerli yerinde

Amma takke ters düşer

Başka bir seferinde

Kalmaz bir şey yerinde 

 

 

 

 

SÜPER AYDIN
 

Ne ekmeği noksan ne suyu noksan

Kitabı da kelamı da tastamam

Ayaklanamaz belkemiği noksan

Bu türdendir bizdeki aydın adam

 

Ulus kimdir olayın özün ne

Hiçbirisi yansımıyor sözüne

Mangalda külleri tozumak için

Vurur da vurur gözüne

 

 

 

GİBİLER
 

Her rüzgara boyu eğeni

Bayırda yeşermiş ot gibi

 

Zayıf enseden kan çekeni

Apış arasında bit gibi

 

Gelene gidene üreni

Zengin kapısında it gibi

 

Her akşam her sabah çekeni

Daldan düşürülmüş dut gibi

 

Ömrü boyunca yük çekeni

Yokuşta zortlatan at gibi

 

Olura olmaza öteni

Gazı baskınlaşmış göt gibi 

 

 

 

AKIL
 

Kimi akıldan piyade, kimi akıldan jet

Bir aklı karar görmedi gitti şu memleket

 

 

 

TİLKİ PAZARI
 

Çamlar kadı olmuş, pelit müftü

Yolsuzluk, soysuzluk kol geziyor

Bugün, dünkünden çok daha kötü

Tilki bağlıyor, çakal çözüyor

 

Tepede dört dönen deli dana

Yırtıp geçiyor neyiniz varsa

Umudumuz doğrana doğrana

Sürüp gidecek mi, bu parsa?... 

 

 

 

GİDİŞ
 

Tersine döndü, eski sürüler şimdi

Hıra toklu başta, birinci oldu

Zurnanın zırttığı yere gelindi

Bütün değerlerin dibi delindi

Usta yedekçiler nalıncı oldu

Hırsız amca, dayı, kayınço oldu

Madrabazlar, başta yerini buldu

Yılkının başını çekiyor iğdiş

İşler tüm değişti, gidiş, o gidiş

 

 

 

GÖLGE EŞKİYASI (*)
 

Gölge eşkiyası çıkmışsa başa

Madrabaz tilki bağlar, çakal çözer

Rufailer de karışamaz bu işe

Aklını devşir, zor oyunu bozar 

 

(*) Gölgede yatıp başkasının kazancını yiyen

 

 

 

KARABASAN
 

Karabasana vurmuş yurt düzeyi

Suskuya kitlemiş düşünceyi

 

Sağır duvarlar önünde kapanır

Yolunu sürdüren ipekböceği

Ekşi yememiş karnında saklanır

İkircilde döllenmemiş gerçeği

 

 

 

DEĞİŞMEYEN
 

Güzel doğa, dişi doğa

Dal dal çiçek

Pınar pınar su

Herkesin içinde bir azgın boğa

İnsan insana pusu

 

Habil ile Kabil

Ölmüş değil

 

 

 

 

DENK BOZULMASIN
 

Sallansın alışılmışın beşiği

Aman, kimsenin uykusu kaçmasın

Ne fincancıyı ürküt, ne eşeği

Denk bozulup başına iş açmasın

 

Herkese versinler, mavi boncuğu

Ne fingirdek müftü kızı darılsın

Ne şunun bunun, öylesi çocuğu

Bu kirli yumaklar, böyle sarılsın

 

Tam saçına göre tarak vurasın

Ne kel darılsın, ne samur incinsin

Göbeğine göre şaplak vurasın

Ne yaşlı küssün, ne taze gocunsun

 

Eski çarkın, yalnız pası silinsin

Eskisi gibi öğütsün ununu

Kim dedi torbanın dibi delinsin

Karıştırmayın, şununu bununu

 

Bozmayın, bu alışılmış düzeni

Evet, evet’lerle sallansın başlar

Karıştırmayın, kaynayan kazanı

Böyle gelmiş, böyle gider bu işler

 

Sallansın, alışılmışın beşiği

Aman, kimsenin uykusu kaçmasın

Ne fincancıyı ürküt, ne eşeği

Denk bozulup başına iş açmasın 

 

 

 

 

TEMEL DERT
 

Her biriniz su sızdırmaz testi

Kendi içinde bulanmak sizinki

Yürek vuruşlarınız yeşermiyor

İçiniz başka,

Dışınız başka diyor

Kör küp, körü körüne kendini yiyor

Burgaçları karnınızda göllendirmek işiniz

Ondan çarpık, gönül resminiz

Ah siz, lal ü ebkemsiniz (*)

İçten çoraklaşıyorsunuz

 

Yok uygarlık, yok düzen biçimi

Derdiniz, salt o değil ki

Helaların duvarına yazarsınız kendinizi

Dışa vurmaz, içinizin izi

Sökmedikçe, o kalın ve paslı çiviyi

Zor bulursunuz güzeli, iyiyi

 

(*) Dilsiz, konuşamaz

 

 

YA BİZ
 

Yerle bir olsa zorbanın biri

Sıranın başındadır ötekileri

Alkışlarımızdan düzenlediği yolaktan

Varırlar üstüne mazlumun böyleleri

 

Yalnız bugün mü, tek tek mi gördük

Ne yana dönsen, adım başı bir hödük

Terli dünyamızda gül bitesi yolları

Namussuz kaldırımlarıyla ördük 

 

 

 

 

UMARSIZ
 

Postal ezmiş bostanı

Sırma kasket basmış yüzistanı

Ortalık

At oynatmış yonca tarlası

Şimdi n’apsın, n’etsin

Osman amcası 

 

 

 

 

BİR İMPARATORLUK
 

Saraylar gördüm

O ne öyle Harem Dairesi

Yaylak

Sanki tekeye duracak oğlak

 

Macunların seğirtisinde

Dölü döşü katımlı

Otuz beşinde mütevverrim

Derken

Göçüp gitmiş bir hanedan

Ve sonra efendim

Haber alınmamış avam kolundan

 

Gitti gelmez derken oligarşi

Zırtlamaz mı kara boynuzlu mevaşi

Kim çözecek, bu kara düğümlenişi

 

 

 

 

POSTAL
 

Aklı fikri gürültüde

Bu postalın

Tüfek patlasa

O koşsa

Kabaralarıyla hoyrat

Menekşelerin üstünde dolaşsa

 

Seni gidi amcamın kirli postalı

Eskicinin çivisine

Seni bi güzel asmalı

Postal oğlu postal

Postal kafalı 

 

 

 

 

MAL BEYANI
 

Ne karıştırıyorsunuz

Elin malını

Aşağısından yukarısından

Adamın malı karısından

 

 

 

 

AMCASI ŞAŞKIN
 

Ağaç var

Dalı yok

Petek var

Balı yok

Adam var,

Kalkacak hali yok

Diyecek

Dili yok

 

Ortalık

At oynamış

Yonca tarlası

Durum bu

Amcası

 

 

 

 

DURUM
 

Yukarıda adam kılıklı keriz

Altta, dişleri bilenmiş kriz

Sömürünün değirmen taşında

Suskun ufalanacak mıyız biz?

 

 

 

VARI YOĞU
 

Düşünce, özgürlüğü var da

Kalkınca yok

Görme, özgürlüğü var da

Bakınca yok

Bakmak, sadece göz işi

Bakanı var, göreni yok

Nerde öylesi kişi

Yıkanı var, öreni yok

 

 

 

 

KÖPRÜ
 

Bu tahta köprü

Şimdi bundan geçilecek

Sonra taş köprü

Sonra betonarme köprü

Daha sonra çelik köprü gelecek

İnsanoğlu insan mutluluğa erecek

 

 

 

 

İT VE BEN

Ömrümüzün 3/2’si sıkıdüzen altında

 

Gecenin bilmem ki saat kaçı

Balkondan bakabilirim ancak

Bilmem hangi yönetime karşı

Sokağa, hangi yiğit çıkacak

  

Şu it var ya şu it, benden özgür

İstediği her saatte ürür

 

 

 

 

SONRA
 

Varlığı kaptırıp kör, sağır tutkuya

Daha ayakları ermeden durulmuş suya

Kısırdöngülerde yalpalanan şu dünya

Düşlerimizin altında ezilmesin sonra!... 

 

 

 

 

KARA KAPI
 

Ağaç kapı, demir kapı

Hepsi dışa açılmalı

İnsan üstüne olacaksa

İçerden kilit vurulmalı

 

 

 

 

TEK SES
 

Hep     
           Doğ

Dur      
           Koş

Sus      

           Tut

Kes      

           Ver

TIS      

            YAS

Fıs      

            Biz

Fıs      

            Yok

Fıs      

            Sen

Tek   

            Sen

SES     

            PES

Bir     

            Hey

Baş     

            Bu

Tek  

            Ne

Taş      

           Şey

PİS     

            FOS

 

 

 

 

İNCELEME GEZİSİ
 

İri göbekler, kentten  kente uçar

İlkinde yer, ötekinde uçkur açar

Dolaşır durur arzı semavatı

İşi gücü, amonyak nakliyatı

 

 

 

 

BABALAR
 

Ülkede baba, ne kadar çok

Hep  anamızı şa’parlar da

Hiç insaf yok, şu babalarda

Yaramıza merhem olanı yok

 

 

 

 

GÖÇÜKTEYİZ
 

Tıngır teneke siyasi nutuk

Ana avrat medya, körkütük

Vay dolanık başım

Vay bulanık başım

Lotarya göçüğünde kalmışım 

 

 

 

 

KAZANÇ YOLU
 

Zor değil ya, ol bir teres

Katmanda al yerini

Sonracığıma yavaş yavaş

Doldurursun ceplerini

 

Üzülme ol bapta

Yalnız, namus kalır rafta

Kimse, kullanmıyor ondan

Kazançlar, hep bu yoldan 

 

 

 

 

ADAMLAR
 

Trafik lambası gibi adamlar

Kırmızı yandı, dur

Yeşil yandı, geç

Sarı yandı, hazırlan

Sallan beyim, ha sallan

Yuvarlan ablam, yuvarlan

“Beyaz ışıkta geçtim abi “ dersin

Beyaz nedir, bilmezsin

 

Polis amcanı unutma

Kumandasız adım atma

 

Size işlemez benim sözüm

Çünki felsefeniz yangeldizm 

 

 

 

 

İLK ÇIKAR
 

Ulan sen ne çıkarcı puştsun

“Cömert gavur, cimri müslümana yeğdir. “

Demişsin

Amacın illa birinden pay koparmaksa

Pezevenklikle daha kolay dolar kasa

 

 

 

 

SENİN GÖZÜNLE
 

Sen, bana hiç gözüyle bakarsan

Elbet, elbet karşında bir hiç görürsün

Kendini aynalara sokarsan

Resmi çekilmiş bir piç görürsün 

 

 

 

 

GERÇEK NÜFUS
 

Kayda geçirileni sadece sayı

Kimileri sayının kafiyesi

Biz yaparız, onlar yıkar dünyayı

Gel de sen, küfürden uzak tut sesi

 

 

 


 

MECAZLAMA
 

Aslan gibi adama aslan denir

Seninkisi aslı ile söylenir

Senin gibileri mecaza alırsak

Kavram boşalır, anlam tükenir 

 

 

 

 

YEPELEK
 

Beyimiz yaş deriden dağar

Türlü çeşit nesneye hazır

Neyi aktarsan tümden kapsar

Verilecek her emre nazır

 

 

 

 

YEĞNİK
 

Kaydınızı alacaktım tartıya

Sinekler başpehlivan oldu

İbre vurdu hiç artıya

Boşaldı kap, içi yavan doldu 

 

 

 

 

YELDİRİK
 

Kışta boranda, Kafdağında

İnceden davul dımbırdasa

At olur kalkar tırısa

Eli ayağı kucağında

 

 

 

 

AVURDU YELLİ
 

Tören atına biner gibi biner

Sözcüklerin üstüne

Gerçek kadar rahvan

Kör kurşunla güneşi

Düşürür yeryüzüne

Kendini yansıtır alabildiğine

 

 

 


 

SUYU TUTUŞTURUR
 

Meseladaki vav gibi *

Baltayı vurdu mu taşa

Sulara düşmüş kav gibi

Yakarsın baştanbaşa

 

 

* Meselanın Arap harfli yazımında ‘vav’ yoktur. 

 

 

 

 

DERDİNDEN KURTULUR
 

 

 

İnsan yeryüzüne düştü düşesi

Tek derdi var, dam ile kafiyesi

Kafiyeye gide gele yorulur

Dam yıkılır mekanı toprak olur 

 

 

 

 

KRAVAT VE GEÇİMSİZ KADIN
 

Kravat ve kadın

İkisini de yakanda

Mevsiminde

Gül gibi taşırsın

 

Yakanı gevşetmek istersen

Sıkıyönetime geçerler hemen 

 

 

 

 

 

GELME ÜSTÜME
 

Böyle üstüme gelirseniz

Bir şey derim soyuna sopuna

Sonra akraba oluruz ha

Babanız ne yapar bilirsiniz

 


 

ÜNLÜ
 

Taşıdığın ün semer gibi

O, sadece yularlı eşek

Dolaba kurulup döner gibi

Alkışlandığı yere gidecek 

 

 

 

 

ÖNÜ DEĞİL ARKASI
 

İnsanda bir şey vardır

Aklı, mantığı içeren kafa-tası

Seninkinin önü düşmüş

Ters dönmüş arkası

 

 

 

 

AÇIK FİKİRLİ
 

Bu adamlar mı açık fikirli

Başları, diplerinden kirli

Koç değişti mi kıç değiştirir

Kıvırtarak verip veriştirir 

 

 

 

 

YİĞİT
 

Ha bire beygir koşturur denizde

Şiddetinden nalçasını çıkarır

Böylesi yiğit çoktur ülkemizde

Yellenirken kalçasını çıkarır

 

 

 

 

DAVUL
 

Sanma ki Allah ‘ın boş kulu

Adamın içi boşluk dolu

Öte durur herifin oğlu

Sanki ramazan davulu

 

 

 

 

BORUGİLLER
 

Beyin yukarda, yolu yokuş

Yürek yanda hem de sapa

Nasıl uğrasın o yana

Dikey düzende iki kapı

 

Ne kamuyu bilir ne tamuyu

Silkelesen n’olacak

İki ağız arasındaki boruyu 

 

 

 

 

KAHVEHANE
 

Sabah olmasına sabah

Kahve zamanı gelmiştir

Gir kahvehaneye

     -öksürmek de bir iştir-

Nargileni çekiştir

Suya tirit konuyu değiştir

Komşunu çekiştir

Derken akşam olmuştur

Hanım da mahalleden dönmüştür

Gel eve

Sofra kurulmuştur

Tık tıkıştır 

 

 

 

 

ZAMPARA
 

Gelmişini geçmişini

İp gibi dizmiş duvara

Yakaladığından hiçbiri

Bırakmamış avara

En büyük zampara

Para 

 

 

 

 

OYUNU
 

Oyunun oyunu

Öğrenme

Ver bana oyunu

 

Oyunu oyunu

Ula Memet oyunu

Fark edemiyorsun

Sorsana oyunu

 

Oyunu oyunu

Üstüne oynanan oyunu

Memet gardaş

Yorsana oyunu 

 

 

 

 

 

EL KAPISI
 

Bir kara oğlana koşuyorsun

Bir koca oğlana

Arada sırada çavuş kapısı tıklatmasan

 

Allah adına yalan söylüyor sana

Bir tas çorbaya aldanmasana

Memet gardaş

Bir kez olsun, kendi kapını çalsana

 

 

 

 

MERHEM
 

El, elin eşeğini türkü çığırarak arar

Elden gelenle karın mı doyar

Memet gardaş

Sana kendi merhemin yarar

 

 

 

 

YAZAR
 

Ula Memet sen sabancısın

Binlerce yıl üretiyorsun

Birazı da ambarında dursun

Seni yeyip tüketiyoruz da

Görmüyorsun.

 

Elin sabancısı kitap okuyor

Buna ne diyorsun 

 

 

 

 

UMUT DÜNYASI
 

Yaşanıyor

Zeytin ekmek, şehriye çorbası

Olmasa da

Kadın, kaldırım sefası

 

Zor değilmiş

Parasız pulsuz yaşaması

 

Ama olmuyor

Umutsuz yaşaması

 

Bu canına yandığım dünya

Umut dünyası

 

Deme gardaş deme

Umudunu bir tas çorbaya verme !

 

 

 

 

 

ÇOK YAPITLISI
 

Şairlik, yazarlık ucuz mu o kadar

Soygunda bile aracıya gerek var

Kendi kendine ancak abaza çekilir

Yetmez, o kabak çekirdeği kitaplar 

 

 

 

 

AKILLI MEMET
 

Memedine memedine sürer mi bu zulmet

Uyanışın kabzasını kavrayıp

Bilincin atını sürer gelir

Çıkar gelir, birçok akıllı Memet

ELBET! 

 

 

 

 

BELKİ
 

“Bütün öfkesiyle yatıyor burada“

Yazdırmak geçiyor, mezar taşıma

Hani doğruyu bulursunuz şaşar da

İşte o ütopya giriyor düşüme 

 

 

 

 

NÜFUS KAĞIDI
 

Sizin dilinizde kötüye çıkınca adım

İyiliği üstüme tapuladım

Pek de kötü sayılmaz

Bu adam deseydiniz

Döner, kendimi nallardım 

 

 

 

 

BASUR MEMESİ
 

Sağ olasın kanlı basur memesi

Başın sultasından beni kurtardın

Pissin, ayıptır söylemesi

Başımdakilerden çok değil derdin

 

Bunca yıl başımı dinledim n’oldu

Artık dibimden buyruk alacağım

Kocaman gövdem zirveden kurtuldu

Hakkını inkar edersem alçağım

 

 

 

 

MUZIR ÖLÜ
 

Sanmayın ki kazdığınız çukurda

Uslu uslu yatacağım

İrikıyım bir biçimdir

Kara toprağa gömdüğünüz

 

Her bahar

Gül/kırmızı açacağım

Öfkem ve sevdamla

Delifişek kızları

Işkın dalı oğlanları

Kızıl karanfillerle donatacağım 

 

 

 

 

ALACAK
 

Bir büyük veresiye defterini

Taşacak kadar

Tümünüzde alacağım var

Tamamını tahsil edeceğim

Alt bölümdekilere eşit olana kadar

Hazır olun baylar!

 

 

 

 

SELAMSIZ
 

Sizin selamınıza muhtaçmışız !!??

 

Siz kimsiniz, kodaman önünde uçkuru kıltak

Ben kendimi selamlarım, erkek

Siz kimsiniz, zora gelince hırlak

Ben kendimi selamlarım, tırmanarak

Siz kimsiniz, şıngır mıngır da şırlak

Ben kendimi selamlarım, onuruma tok olarak

Siz kimsiniz, güncele domalarak

Ben kendimi selamlarım, dikelerek

Siz kimsiniz,  alınır satılır mısınız

Toplamaya çıkarmaya katılır mısınız

Nereyesiniz, eksilerek

Ben varım, biz varız

Emeğe, onura güvenerek

Biz kendimizi selamlarız, dönüşerek

 

Selamınıza
           Selaa
                                mınıza
                                           sizin
                                                     zin
                                                             nnn!

 

 

 

 

BALTA SAPI
 

Artık vazgeçtim

Bir baltaya sap olmaktan

Baltaların sapı kıvrılmış

Sapılmaktan

 

 

 

 

ÖKSÜRÜĞÜ BÜYÜK
 

Ağzı  Marks, Engels

Ayakları Menderes

Üstünde sosyalizm çardağı

Geceleri, köktendincilik otağı

Gidinin kıpırdağı

İri gezer

Düşünce yoksulluğundan

Yel, ne yana eserse essin

Hep başta gider, yeğin

Büyük öksürdüğünden 

 

 

 

 

VERİŞTİRMEN
 

Fetullah ne acı

Ekşi sürüp suratına

Ters bine yazın atına

Doğru sallamadığı için kırbacı

Nal toplar yarışta

Sonra dımdızlak kalır ortada 

 

 

 

ELEŞTİRMEN
 

Yazdı olmadı çizdi olmadı

Döndü dolaştı, adres bulamadı

Geçti aynaların karşısına

Başkalarıdır diye pala salladı

Sektirmeden

Övgüsekler sardı çevresini, hemen

Oldu mu sana bir eleştirmen

 

 

 

SAİR (*)
 

Hiç binmemiştir

Güvercin kanadına

Geçmemiştir

Kuyumcu kapısından

Kamyon şoförü gibi sürer

Sözcükleri

Demirci hantallığıyla döğer,

Dizeleri, çapaklı

Kınında paslanmıştır aklı

Güzelduyu denizine özlemli

Karaya çakılmış bir gemi.

 

(*) Ş'nin çengeli düşmüş. 

 

 

ESTERSÜVAR (*)
 

Seksen dörtlük estersüvar

Hangi yarışı dersen, var

Yarışçıların tümünü

Önüne katar kovalar

 

(*) Katırlı süvari 

 

 

 

VEKİL
 

Vekil, partiden partiye zap yaptı

Ar namus şişesini çaldı taşa

Erdemi, ahlakı çevirdi kuşa

İnsan doğmuşken, kendini sap yaptı 

 

 

 

 

FARECİK
 

Dağın düze teğetinde

Bir fare minicik

Kuyruğu dağa değende

Düşlerinde büyür büyür

Kendisini dağlarca görür

Bizim farecik

 

 

 

Etiketler:

Yorumlar (0 )