SÖZÜN GÜCÜ

  

 

Sözün Gücü

Topluluk Karşısında Konuşma Üzerine

 

 

 

 

En güzel sözcük nesnele bakışta Boy, başat eyleme akışta Çalıyı çeperi sürükleyen ırmak -Yoksa

nedir, boşluğa çarparak Uman bitikte yankılanmak?-Gİysilere bürünmez sözün hası Söz dediği

bıçak parlaması Yeşertidir uğruyu doğrayarak Silahtır söz Tak tak tak!...

O.B.

 

Mustafa Kemal hem eylem, hem söz adamıdır:Mantıklı, doğru, güzel konuşmasıyla önce insanları İnandırmış,

sonra onlara birlikte eylemini sürdürmüş, davasını kazanmıştır. O'nun başarılarının altında, büyük anlağı (zekası)

kadar, sözü yerinde kullanması yatar. Etkili bir söz, atlıyı atından indirir, yolcuyu yolundan döndürür. Yavuz Sultan

Selim'İn çözülmek üzere olan ordusuna "Kartlarının sıcak yatağında uyumak isteyenler geri dönsün, erkekler

arkamdan gelsin!" diyerek atını sürdüğünü, ordunun arkasından yürüdüğünü, savaşı kazandığını tarihte

okumuşsunuzdur. Sözün gücü büyüktür; söz bıçağa benzer, bir katilin elinde adam öldürmek için kullanılır,

doktorun elinde neşter olunca da insanın sağaltımında kullanılır. Halk ne diyor? "Kılıç yarası iyi olur, dil yarası iyi

olmaz." Türküsünde de aynı şeyi söyler: "Yiğidi kılıç kesmez, bir acı söz öldürür.1' "Hayvan koklaşa koklaşa, insan

konuşa konuşa..." Sözün anlaşma, barış aracı olduğunu vurgulamak için. Söz bina da yıkar, kabe.de yapar. Bir

inancın, düşüncenin adamı, doğru bilmek, iyi savunmak kadar, sözün gücünü de önem bilir, onu, amacını

gerçekleştirmede silah olarak kullanır. Dışı parlak, içi boş sözler değil, vurgulamak istediğimiz. Atatürk'ün her biri

birer ilke, yol gösterici olan söz söyleme yöntemi, biçemidir. Kimilerinin yanıltmacalı (mugalatalı) sözlerle toplumu

terse yönelttiği bugünlerde, özellikle Atatürkçülerin, güç kaynaklarından birisi olan sözü çok İyi, yerinde

kullanması gerekiyor. Aslında sözü çekip çevirebilmek, insan olmanın ilk adımıdır ya!...

Ancak söz söylemek, öyle kolay iş değildir. Doğru söz edebilmek, etkili konuşabilmek için neler gerek, söz

 

nasıl kullanılır, konuşma / söyleşme yol ve yöntemleri nelerdir, onları birlikte düşünelim, çeşitli kaynaklar bu

 

konuda neler demiş?

Konuşabilmek için:

•Sözün ulaşacağı dinleyici,

*On!arı etkileyebilecek konuşmacı,

"Konuşmacının konusuna, sözün kullanımına ilişkin bilgilerle donanmış olması, işini yürütebileceği araç

 

gerecin el altında bulunması,

'Dinleyicinin ilgisini çekecek söz söyleme teknik ve yöntemlerini iyi kullanabilmesi

gerekir.

Konuşmanın bir amacı olmalıdır: Dinleyicilerine ortak duyuş, izlenim, tavır kazandırmalı, düşünceler

aşılamalı; edindikleri kazanım tarla iş ve meslek yaşamlarına, politik düşüncelerine katkıda bulunarak yarar

sağlamalıdır. Konuşma dinleyicileri etkileyebilmelidir. Dinleyici bir toplu oturumdan, konferanstan,

söyleşiden hiç olmazsa, üç beş doğru tümceyi belleğine geçirerek, yeni bilgiler, görüşler edinerek, doğruları

duyarak, ilke ve yol gösterici şeyler alarak ayrılmalıdır.

Konuşma; Sözcükleri seslendirmek değildir: Duygu, düşünce, izlenim iletişimidir. Sözcüklerin, tümcelerin

ördüğü ağdan' yararlanarak belli bir görüşe, kanıya varmak için yapılır. Duyduklarımızı, düşüncelerimizi,

tasarladıklarımızı eksiksiz, yanlış yoruma yer vermeyecek biçimde, karşımızdakine akta rabil m elidir. İyi bir

konuşma; söyleyicisini, dinleyenini; duyuşta, düşünüşte, kanıda ortak paydalarda buluşturur.

Söyleşme; ortaklaşa düşünmedir. Karşılıklı / olumlu tartışmayla bir sorunu çözmek için bir araya gelmektir.

 

Bir amaç için sonuca varışı aramaktır. Katılanların niyeti, tutumu, sonuca varmayı olumlu-olumsuz etkiler.

 

Konuşmacı bir şeyler vermek, dinleyici bir şeyler almak niyetinde değilse, birbirlerine karşı hoşgörülü

 

davranamazsa, sonuca ulaşmak güçleşir, belki de hiç de iyi bir sonuca ulaşılamaz. Söyleşmede,

 

iletileceklerin dışındakiler üstünde durulamaz, konunun saptırılmamasına, amacın ıskalanmamasına özen

 

gösterilir. Konuşmacı buyurgan tavırdan sakınmalı, konuşmanın yönünü saptırmamak kaydıyla, dinleyicilerin

 

görüşlerinden yararlanmalı, dinleyicileri sorumluluğa, varılacak sonuca ortak etmelidir. Onlarda katılma

 

heyecanı yaratılmamalıdır. Söyleşi, hiçbir zaman kahve sohbetine dönüştürülmez, "Maval okuyor."

 

dedirtecek duruma düşürülemez.

 

Konuşma kolay iş değildir dedik. Hele ilk konuşma en zorudur. Anasının dizi dibinden koparılıp kocaman bir

 

kalabalığın önüne bırakılmış çocuğa benzer, şaşkınlaşırsınız. Korkmayın! İyi konuşamadı diye kimseyi

 

asmamışlardır. İlk konuşma korkusunu yenmek öyle çok zor, pek korkulacak bir şey değildir. Önce

 

konuşmanızın gerektirdiği donanımı kazanmışsanız, konuşma teknik ve yöntemlerini biliyorsanız, konuşma

 

sizin için günlük, sıradan iş durumuna dönüşecek, kolaylaşacaktır. Korkmayın dedikse, üstten atın,yargı

 

biçici olun, topluluğu hiçe sayın demiyoruz. Ürkülenmeyin demek İstiyoruz. Yoksa topluluk, her zaman, bir

 

kişiden büyüktür. Ona saygıdan uzaklaşmayınız. Saygı duyularak saygı alınır.

Konuşmanızın bir planı olsun:

Konuşmanızı;

I-Giriş (Konunuzu sunma, sınırlarını, amacını belirtme, neyi nasıl işleyeceğiniz.)

2.Tartışma (Söyleminiz içinde karşı, yana düşünceleri İrdeleme, bunlardan hangisini niçin, neye dayanarak

 

yeğlediğiniz, birinin ötekinden neden daha geçerli olacağı. Uygun düşüyor, gerekiyorsa bu bölümü

 

dinleyicilerinizin katkılarını da alarak yapabilirsiniz. Ancak konunun, sizin elinizden kaçıp dinleyicilerin

 

egemenliğine düşmesi sakıncasını gözönünde tutmanız gerekir.),

 

       3.Kabul (İleri sürdüğünüz, örnek gösterdiğiniz, alıntılar yaptığınız kaynak ve yetkelerin görüşlerine

 

dayanarak vardığınız sonucun kesinliğini, doğruluğunu dinleyiciye kabul ettirmek),

 

4. Özet (Gerekiyorsa, konuşma sonunda sonradan katılanları bilgilendirmekte; uzunluğu ve tartışmalar

 

içinde anlatının kopukluğa uğrayan yerlerini onararak konunun ana, can alıcı noktalarını'özetlemekte yarar

 

vardır.) düzeninde yürütmeniz uygun olur.

Konuşmanızı ayrıntılara boğarsanız, yan düşünce ve görüşlerde çok oyalanırsanız, konuşmanızın ana

düşünceleri ayrıntılar içinde yitebilir. Unutmayınız! En iyisi, sorun'un, konunun ne olduğunu, neleri nasıl

söyleyeceğinizi, önceden ana çizgileriyle belirleyin. Konuşmanın en içteni doğaçlamadan yapıtanfdır,

dinleyicinin hoşuna gider, size daha güvenle bakar. Ancak herhangi bîr olumsuzlukla karşılaşma olasılığına

karşı, elinizde yazılı bir metin, en azından sıralı notların bulunması, daha doğrudur. Onları kullanmazsanız

kullanmayın. Ama o metin ya da notlar, sizin güvenceniz olacaktır.

 

Hazırlıksız Konuşmayınız:

Birikimli ya da konunun uzmanı olanlar hazırlıksız konuşabilir. Ancak onların da daha önceki kazanımlarından yararlandıkları unutulmamalıdır. O hazırlıksız konuşanlara, konuştuklarınızı yazıya dökün deseniz, daha mantıklı, tutarlı bir metin ortaya çıkaracaklardır. Bunu unutmayın! Hazırlıklı olmaya çalışın! Bu konuda neler yapabilirsiniz:

*llgi duyduğunuz, bildiğiniz, kotarabileceğiniz konuyu seçin.

*Hazır değilseniz, beceremeyeceğiniz konulardan sakının.

'Konunuzu doğru seçin: Düşüncenize, anlayışınıza uzak olmasın.

"Hazırlığınızı son güne bırakmayın (Arada umulmadık engellerle karşılaşabilirsiniz.) Konu üzerinde uzun uzun düşünün.

•Konuya İlişkin bütün kaynaklan taramaya, onlardan not almaya çalışın.

•Kaynaklardan aldığınız notlar, elinizin altında bulunsun, gerektiğinde onlardan kimilerini kullanabilirsiniz.

•Konunun uzmanlarıyla görüşmeyi, bir eksiklik saymayın. Hiç kimse düşünceleri, görüşleri doğrudan kendisi yaratmamıştır. Her şey ortak bir birikimin parçasıdır. Onlardan yararlanmaya sizin de hakkınız vardır.

•Gerekiyorsa gözleme, araştırmaya başvurun.

•Hazırlıklarınızı belli bir planda (konunuzun işleniş yönüne göre) sıraya koyun. •Hazırlıkları yazıya geçirmekte yarar vardır.

•Yararlandığınız kaynakların güdümünde kalmayın, onları sorgulamaya alın.

•Ayrıca kendiniz de tek yöne saplanıp kalmamaya çalışın.

•Edindiğiniz, derlediğiniz bilgilerin hepsini kullanmak zorunda değilsiniz. Onların içinden sizin amacınıza

 

uygun olacakları, doğruları seçin. Elinizin altında bulunmasında yarar vardır.

 

•Araç gereç gerekiyorsa, onlar da elinizin altında bulunsun. Bunları başkasından beklerseniz, umulmadık

 

durumlarla karşılaşabilirsiniz.

 

•Dinleyicilerin içinde konunun uzmanlarının bulunacağını, sizden daha donanımlıların olacağını hiç

 

unutmayın. (Gerektiğinde onların desteğini, katkısını almaktan gocunmayın.)

 

, "Yazdıklarınızı gözden geçirin, birkaç kez yüksek sesle okuyun, dahası birilerine dinletip görüşlerini alın,

 

kendinizi ona göre ayarlayın. (Bu kişiler elbet nesnel düşünebilenler olmak gerekir.)

 

•Topluluğun, bir insanı bir anda omuzlarına alıp yüceltecek; ama kızdığında yere vurup parçalayacak bir dev olduğunu, hiç aklınızdan çıkarmayın.

•Konuşma sırasında gözünüz seyircilerin üzerinde olsun, onların neleri olunmadıklarını, neleri yadsıdıklarını

yüzlerinden okumaya, konunuzu ona göre işlemeye çalışın. (Topluluğa teslim olun demek istemiyoruz elbet.)

•Konu çetrefil, dinleyiciye yabancı olabilir, sizin onların bildiği kapıdan girmeniz yararlı olacaktır.

 

•Dinleyicinizin kültür,anlayış düzeyine göre bir dil, anlatım biçemi, yöntemi kullanmanız gerekir.

Sizi kuzu gibi dinleyeceklerini mi sanıyorsunuz?

Beyni örümcekli, taş kafalı, kendini beğenmiş, kendi görüşlerinin dışına çıkamayan, yeniliğe kapalı,

başkasından aldığı talimatla toplantıya katılmış, ters amaçlı, inatçı, somurtkan, saldırgan, karıştırıcı,

vesveseli dinleyicilerin de bulunabileceğini unutmayınız. Onların akıntısına düşmekten şiddetle sakının.

Gevezeler çıkar karşınıza, konuşma olsun diye konuşanlara rastlarsınız. Onları konuya davet edin.

Gerekiyorsa, belli bir süre tanıyarak söz verin, balonlarını doğrularla patlatmaya çalışın, çok ince bir

yöntemle. Toplantının yalnız onlara ait olmadığını anımsatarak kendilerinden kurtulabilirsiniz. Ancak

böylelerinin konuyu saptıracağını, sizi şaşkınlığa itip geriletebileceklerini, gözden ırak etmeyin, uyanık olun.

Gerekiyorsa, olumlu tiplerin desteğini alabilirsiniz. Ama böylesi, incelik, denge gerektiren bir durumdur.

Olumsuz tiplerin çıkışlarını duymazdan gelip geçiştirebilirsiniz.

Ancak onları dışlanmış duruma düşürüp mağdurluktan yararlanmalarına fırsat yaratmamalısınız.

Dinleyiciler salt olumsuzlardan oluşmaz elbet, araştırıcı, devingen, özendirici, uyumlu, uzlaştırıcı, sürükleyici

tipler de olacaktır. Onları görüşmeye katın, düşüncelerinden yararlanın. Hem görüşmenin boyutları genişler,

 

hem de olumsuzlara toplantının salt onlar gibilerden oluşmadığını kanıtlamış olursunuz. Ancak olumlularla

olumsuzları karşılıklı sürtüşmeye sokmaktan çekinin. İpleri elinizden kaçırmayın, sizin yerinize söyleşiyi

başkalarının çekip götürmesine de fırsat yaratmayın. Evet, topluluğun katkısını alarak güçleneceksiniz. Ama

o ki, konuşmacı sizsiniz, görüşmedeki eksiler, artılar size çıkarılacaktır. Gizli egemenliğinizi kimseye kaptırmayın!

Kendinize güveni yitirmeyin:

Her insan, ilk konuşmada korku duyar, ürkü içindedir, şaşkınlığa düşebilir. Doğaldır bu! Ama siz kendinizi denetimde tutarak, elinizdeki kaynaklardan yararlanarak onları aşabilirsiniz.

'Oturduğunuz yerde birileriyle ya da dostunuzla konuşmuyor muydunuz? Topluluk karşısındaki konuşmanın ondan ayırdı ne? Sadece sız kürsüdesiniz, topluluk karşınızda, bundan başka bir ayrıcalık yok diyerek konuşmaya başlayın. Size güveniyorlar ki, bu görevi vermişler, sizi dinlemeye gelmişler, onları öcü olarak görmeyiniz. Düşünceleri paylaşacağınız, birlikte tartışarak sonuca varacağınız, destekçileriniz sayın onları.

'Karşı nızdakiler de sizin gibi birer insan. Onları kendinizden çok büyük sayıp ürküye düşmeyin. Sizin yerinize onlardan birisi konuşsaydı, sizin duyacağınız heyecanı o da duyacaktı. Onlar oturuyor, ben ayaktayım, o kadar diyerek konuşmanızı olağanlığıyla sürdürmeye çalışın.

'Kalabalığın akıl yaşı o kadar büyük değildir, 12 dolayındadır. Kendinizi ilkokul bitirmiş birisiyle karşı karşıyaymış sayın. Ama böyle düşünerek onları sözel baskı altına almaya, küçümsemeye çalışmayın asla!

'Dinleyici, ne kadar eleştirici olsa da konuşmacıya sevgiyle bakar genelde.

'Konuşma sırasında kendinizi denetim altında tutun diyorsak da kendinizi öyle fazla incelemeye almayın.

'Şaşkınlığa düşmeyin.

'Sizden başka pek çok insan, böyle konuşma yapmıştır. İşin ucunda ölüm yok. Onurlu bir görev üstlenmişsiniz, başkaları sizden yarar bekliyor.

Korkuyu yenmek için:

'Kürsüye, konuşma yerine canlı, dik,' ama doğal yürüyüşle çıkın. Sanki bir ödül almaya çıkıyorsunuz.

'Biraz heyecanlıysanız, doğalmış gibi kürsüye, sandalyeye dayanabilirsiniz.

'Atakta olduğunuzu, konuyu yeneceğinizi düşünün.

 

'Aralıklı, derin nefes alarak rahatlayın. . 'Kasılmayın, gövdenizi rahat bırakın.

 

'Konuşmaya başlarken zorluk çekecek gibi bir hal seziyorsanız, boğaz, çene kaslarınızı dinlendirin. Birkaç

 

saniye geç başlamanın bir zararı yoktur. Bu ara salonu gözden geçiriyormuş gibi yapar, başınızla selam

verirsiniz.

'Gövdece hazır olmadan konuşmaya başlamayın.

'Toplantıya katılanlardan söz ederek, gerekiyorsa, konuyla İlgili güncellere değinerek, tanıdıklarla uygun

biçimde şakalaşarak, toplantının onur konuklarından söz ederek, heyecanı yenecek zaman kazanabilirsiniz.

'Asla ve asla korktuğunuzu belli etmeyin, güven içinde olun.

 

Konuşmaya başlıyorsunuz:

•Arkadaşça bir tavır takının.

•Toplantı başkanını, onur konuklarını, topluluğu selamlamayı unutmayın. *lyi bir konu cümleniz otsun, sanki

anlatacaklarınızın anahtarı, anadûşüncesi

gibi.

•Dolandırmadan doğru yaklaşımla girin söze.

•Söze ilgi uyandıracak biçimde başlayabilirsiniz, arkasından neler gelecek diye dinleyiciyi hemen kendinize

çekmiş olursunuz.

•Konuyu açıklayan, onun çözümüne götüren sorularla da girebilirsiniz söze. O sırada gözünüz dinleyicilerde

olsun, dediklerinizden onlarda ne kadarı var, tahmine çalışın. Sözünüzü ona göre ayarlarsınız.

•Gerekmedikçe özür dilemeyin. Ufak tefek yanlışlarınızı bir espriyle kapatabilisiniz.

 

•Örneğin konuya ilişkin, ilgi çekecek bir fıkrayla başlayabilirsiniz. •Gerekli sunuşlardan sonra hemen

 

konuya girin.

 

•Düşüncelerinizi planınıza, yazılı metninize ya da notlarınıza uyarak sunun. Dağınıklık ilgiyi azaltır.

•Hazırladığınız araç gereç varsa, onları kullanmayı unutmayın.

Konuşurken:

•Pısırık davranmayın, devinik, atak olmaya çalışın.

•Korkuya kapıldığınız anda, onu yenmek için tahtaya bir şey asın, örneğin mikrofon düzeltin. Böylece kendinize rahatlama olanağı yaratın.

•Unuttuklarınız olmuşsa, önce söylediklerinizi özetliyorrrıuş gibi, o açığı kapatın.

•Konunun isterlerini taşmayın.

*Yan tuttuğunuzu belli etmemeye çalışın. Nesnel olun.

•Hangi amaca varacağınızı hiç unutmayın, ona göre yürütün söyleşiyi.

•Yaratıcı tutum ve tavırda olmalısınız.

•Açık, anlaşılır dil kullanmalısınız.

•Anadilimizi doğru, akıcı seslendirmeyle sunmalısınız.

•Karşı düşüncelere saygılı olun.

•Dostça söyleşir havasını yaratmalısınız.

"Sorular yöneltin, durağanlaşan salonu canlandırmaya çalışın, gerektiğinde.

•Size soru yöneltenlere, sorularını yinelettirerek, soruyu iyi kavramanıza olanak yaratabilirsiniz. Sorularında

 

tökezletme amacı vb. şeyler seziyorsanız, "Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?" dersiniz, onlar konuşurken,

 

size düşünme olanağı doğar, gereken yanıtı vererek ters yön eltisi bastırabilirsiniz.

 

•Görüşmenin zamanında, içeriği dolu olarak bitmesine özen, sizin yükümlülüğünüz.

 

•Söyleşinin olumlu, verimli sonuçlanmasının gizli önderi olduğunuzu unutmayın. •Şaklabanlıktan, sıradan

 

tavır ve sözlerden sakının.

 

•El kol, yüz devinimleri sözün anlamını pekiştirir, anlam, iletimini kolaylaştırır. Ancak ölçüyü yitirmem elisin iz.

Bitiriş:

•Konuşmanın bitirilişi, derlenen çiçeklerin buket yapılıp sunulmasına benzetilebilir. Derlediğiniz çiçeklerin her

 

birini bir yerde bırakarak bitirirseniz, bir bahçeyi talan etmiş birisinin yaptığından ayırdı kalmaz İşinizin.

•Derli toplu sonuca ulaşmadan bitirmeyiniz.

•Dinleyicilerin o konudaki duygu ve heyecanlarına seslenerek, onların canlı olarak salondan ayrılmalarını

sağlayabilirsiniz. O heyecanı, o duyguları taze taze başkalarına taşıyacaklardır.

 

"Konunuz bilimsel ya da belli bir düşünceyi kabul ettirme amacında değilse, ne tarafı tuttuğunuzu belli etmeden bitirebilirsiniz sözü.

*Bİtirîşte kısacık bir öyküden, şiirden yararlanabilirsiniz. Ama bilinen ve bayatlamış olmamak koşuluyla.

"Kabul edilen bir yetkeden alıntı da kullanılabilir.

"Mizah, alay, şakaya da başvurulabilir. Ancak bunların dozu, yeri iyi ayarlanmış olmalı, birilerini incitmem eli dir.

Yazılı, sözlü basında,politik alanda, hele o çiğ sesli yerel radyolarda yetersizliklerini bagfranlan görüp

dinledikçe Moliere'in Zoraki Hekim'indeki bir tipi anımsarım hep: Bir doktorun ayak İşlerini yapan birisi, kıyı

bir kasabada doktorluğa soyunur. Yüreği, sağ göğse yerleştirecek kadar da bilgilidir (!) ha! Öyle tumturaklı

sözler eder ki, onu dinleyen safdirik sütana, "O kadar güzel konuştu ki, dediklerinden hiçbir şey anlamadım."

der. Anadilimizden iyice yozuttuk. Dile özen göstermediğimiz İçin, düşünceden de yoksunlaşıyoruz. Kimileri,

"Bu yazıyla öğretmenlik mî taslıyorsun?" diyecek olsalar da, sözün, yazının aynıyla İnsan olduğunu bilenlere

söyleşme, konusunda biraz katkım olabilir mi diye düşündüm de... "Min gayri haddin."   □

 

Etiketler:

Yorumlar (0 )