AFRODİSYAS DERGİSİNDE YAYINLANAN YAZILAR

AFRODİSYAS DERGİSİNDE YAYINLANAN YAZILAR

 

 
 
AFRODİSYAS SANAT DERGİSİNDE YAYINLANAN OSMAN BOLULU YAZILARI, ŞİİRLERİ
 
 
 
1-
 
ULUSAL İMECE ZAMANI ŞİMDİ
 
Sözlüklerimiz söz birliği etmişçesine, imece kavramını, kırsalla ilişkilendiriyor, köyün işlerini birlikte kotarmaya bağlıyor. Öte yandan da toplumbilim terimi sayıyor. Bu bakış ve tutum; imeceyi, kentleşmemiş, uygarlaşmamış kesimin edimi gibi tanılamak, imeceye çağını doldurmuş, tarihsel kavram olarak yaklaşmaktadır. Böylesi, imeceyi çağcıl yaşamın dışına itelemek, imeceyi köylülük saymak olmaz mı?
 
İmecenin kaynağı, kırsalda, köyde olabilir baştan. Ama o ki, onu toplumbilim terimi sayıyorsanız, onun toplumsallaşma evresindeki yerini, önemini de göz ardı etmemeniz gerek. Toplumsallaşma, insanlığın bitmeyen / bitmeyecek süreçlerinden birisi. Öyleyse, imecenin ileriye uzanımını, ondan dahası evrilmeyi düşünmek gerekmez mi? Geçmişte toplumsal birlikteliğe temel olan bir edim, neden yaşamımızın dışına itelensin, çağcıl yaşama, niçin itici güç, geliştirici kaynak olmasın? 
 
Başka ulusların toplumsal dokusunu ve gelişimini iyi bilmediğim için, o konuda kesinleme yapamayacağım. Ama bildiğim, imecenin Türk ulusuna özgü işbirliği, sorunlarına birlikte koşuluş, zorlukları elleşerek aşma geleneğidir. Binlerce yılın engellerinden, bugüne dirimizi sürümede, bunun büyük payı olsa gerek. Cumhuriyet’e kadar, devletin eliyle, hemen hemen kendisine hiçbir şey götürülmeyen, çağcıllaştırılması için kendisine ön açılmayan kırsal kesim, anadilini kendi gücünce korudu, Türkçe düşünüş biçemini, özünü kendince sürdürdü ise, bizim imecenin hayli önemi olmak gerek. Türk ulusunun yaşamında imeceyi çıkış noktası yapmak, gelişmeye / kalkınmaya koşmak gerekmez mi?
 
İmeceye durmak, ötekisiyle yüz yüze gelmek, birini iş, edim içinde tanımak, değerini, yerini saptamak- tır. İnsan işiyle ötekilerden kabul alır. Yaptıklarıyla gönenir, toplumdaki yerini sağlamlaştırır. İmece elleşmedir, toplumsal yaşamı birlikte örmeye, sürdürmeye, geliştirmeye koşulmadır. İşlerini kolaylaştırma, yaşamını esenliğe alma eylemidir. İmeceli toplumun gücü dağılmaz, yaşamı güvencelenir. İmece toplumsal yaşamın harcıdır. Aslında toplumsallaşmanın, kentleşmenin, uygarlığa gidişin giriş kapısıdır imece. Ne zaman ki imeceliyseniz, esenliğe ulaşırsanız, ne zaman ki imeceye katılmadan payını çoğaltmaya çalışan kurnalar egemen olmuşsa, toplumsal karmaşa başlar. 
 
Uygarlık evrensel imecedir. Kurtuluş Savaşı’mız ulusal direniş imecesiydi. Onun üstüne kurulan Türk devrimi / aydınlanması, bu imeceden almıştır gücünü.
 
 Halkımız kurtuluş imecesine malıyla, canıyla katkı verdiği için, bu oluşumda pay sahibi olduğu için, Kurtuluş Savaşı’nı, kendisinin saymış, ondan sonraki Türk devrimi / aydınlanması, yerleşmiş değer ve alışkanlıklarını zorlamasına karşın, ona karşı durmamış, uyumlanmaya çalışmıştır. 
 
Şaşırıyorum; toplumsal yapıyı koruma ve birlikte üretme, iş kotarma geleneğimiz imece gündemden düşürülüyor. Gidip cemaat üzerinden evrenselleşme öne sürülüyor. VII. Yüzyılın kafası ve kavramlarıyla nasıl demokrat olunacak, nasıl evrensel insanlık değerleri özümsenecek, yaşanacak?... Yalın kat beyinler, şaşırtmaca mı yapıyor, özel çıkar için birinin kuyruğuna yamanmak mı istiyor?... Aymazlık mı?... 
 
Arap kavmini cemaat kavramının: “insan topluluğu”, imamın arkasında namaza duranlar” ya da “bir dinden, soydan insanlar” olarak açımlarsak, cemaatin boyutunu kavrayamayız. Arapça “toplama”, ‘yığma’ anlamına gelen cemaatin ekseni inançtır, ondan alır istimini; duygusal, eleştirisiz, sorgulamasız, körü körüne bir kenetlenme... İmece gibi birlikte işe/zora koşulma, üretme, kendi üretiminden, gönenç, esenlik alma, yaşamını güvenceye alıp ileriye taşıma, edimde ortak pay sahibi olma söz konusu değildir cemaatte. İmeci*, elleştiği toplumda kendisini var ederek, özgürleşir; cemaatçi, cemaatin edilgenlerindendir. İmeci, işin, yaşanan dünya sorunlarının çözümüne koşulmuştur, cemaatçi görünmez, dünyaya adanıktır. Ulusal, düşünsel çağcıl anlayış, kavrayıştan uzaktır cemaat. İmeceli topluluk gibi, ulus gibi paydalarda buluşmamıştır. Onun ortak paydası çıplak inançtır. Sorgulamadan bağlanır. Bireyselliği kuşanmamış birey, bütünün (cemaatin) içinde sessiz, kimliksiz bir damla olarak avutur kendisini. Yalnızlığından kurtulduğunu sanır. Bütüne kişiliğini koruyarak bağlanmış bireyin, dünyanın temeli / yaratıcısı / dönüştürücüsü olduğu bilincine ulaşamamıştır. Bütünün içinde, bütünü bütünlemeyen, bütünce kullanılan sıradan parçalardan birisidir, zavallıdır. Çaresizliğinin, içine katıldığı yığının dalgalanmalarıyla örtülendiğini sanır. Onun kabarmasından kendisine pay çıkarmaya yeltenir. Ama önderi kimmiş; yığın başı, çıkarları için, onu nereye sürüklüyormuş, kendisine ne veriyormuş, ne vermiyormuş, bunları düşünmez hiç, cemaat adamı. (Onlara ‘üye’ diyemeyiz… Çünkü ‘üye’ sözlüklerin dediği gibi: “Herhangi bir bütünü oluşturan bireylerden biri” dersek, tanım eksik kalır. Üye ortak paydalı organik/toplumsal, kendisine özgü işleyişi olan, kimlikli yapıyı tamamlayan, onun işleyişini ayrılmaz öğelerinden biridir. Ayrıca bireyin kendine özgü bir kimliği vardır; cemaatin ‘fert’inde, ‘birey’in kendine özgü kimliği yoktur. Ümmetin uydusudur o.)
  
Cemaatlerin en kenetlenmişi, dinsel alandır: Tanrı’ya bağlılıkla, öteki dünya avuntusuna yakalananların, birbirine kenetlenmesi doğaldır. Çünkü baştan inançsal olarak bağıtlanmışlardır. Yüzyıllardan beri eskimeyen dinsel umudun emziği sağlamdır(!). Bu emziğin sütü, insanı esenliğe ulaştırmayan çarpık düzenden alır suyunu. 
 
Tecimsel cemaatlerdeki bağ, kazançtır. Para bağları koptu mu bir yenisine katılınır; ulusuna, dinine bakmadan, etiğini düşünmeden. Siyasal cemaatlerin ana direği iktidardır. İktidarın olanaklarıyla varsıllaşmak, egemenliğini sürdürmektir.  Üstünlük konumunu korumaktır. İktidar ibresi başka yöne dönünce çözülmeler görülür. Siyasal, örgütse, sendikal
cemaatlerde çözülmeyi sağlatacak ilaç, çıkarını sürdürecek yeni derneşime gitmektir. 
 
Yazınsal, düşünsel cemaatlerde ön alma önem kazanır. 
 
İletişim araçlarının (medyanın) kuyruğundan ayrılmaz. Söylemler eskidiyse dışarıdan, yargılamasız yeni düşünüş ve söylem biçimleri aktarılıp sürülür piyasaya. 
  
Şu cemaatçilik; ulusumuzun birlikte kotarma, yaşamını düzenleme geleneğini (imece ruhunu) parçalamış olmasın!... Dünya nimetlerinden pay alma umudu tıkanan halkımızın imeceye yatkınlığı, cemaatçilerce kullanılarak, düşünüşümüz, davranışımız cemaatlenmiş, Araplaştırılmış olmasın!... İmecilik,  gündemimizden düşürüldüğü için, kentlerimiz hemşehrilikten yoksun kalıp, ülkemiz baştan başa köye dönüştürülmüş olmasın!... Ne dersiniz? 
 
Cemaatlerin siyasalı, sivili, tecimseli kendisini gösterme, iktidarını sürdürme tutkusundan kurtulabilir mi? Düşünsel edim ve tutumsal davranış imecesi kurulabilir mi? Ülkemizi yoksullaştıran, insanımızı yoksullaştıran iktidardan kurtuluşa yönelebilir miyiz? Bizi, Sevr’in kıskacına düşüren dış etkilerin karşısına dikilebilir, yeniden kurtuluşa koşulabilir, Mustafa Kemal’in düşünüş ve tutumuyla, ‘Cumhuriyet’li yaşamı onarabilir miyiz? Sorun burada! Ulusal imecedir gereken. Geçmişimizde var. Yabancısı değiliz. Kurtuluş Savaşı bir ulusal imeceydi. Halkevleri, Türk Tarih Kurumu, Türk Dil Kurumu  “kültür”; çağcıla ayarlı eğitim kurumları ve özellikle Köy Enstitüleri “eğitim”, Türk Devrimi “aydınlanma” imecesiydi. 
 
Önceden denediklerimizi, yaşamımıza uyguladıklarımız, yenide yapmak o kadar zor mu?...
 
  
*İmeci: İmeceye katılan (yayımcının notu)
 
Afrodisyas Sanat, S:4, Temmuz-Ağustos 2007
 
Müdaafa-i Hukuk, S:39 Aralık 2001


 
 
 
 
 
 
 
2- EYLEM VE İNSAN (ÖZNE ÜSTÜNE ) *
    Afrodisyas Sanat, S:12, Kasım-Aralık 2008
 
3- SORU ÜSTÜNE *
    Afrodisyas Sanat, S:15, Mayıs-Haziran 2009
 
 
4- TÜRKÇE DENEME *
     Türkçe deneme öneri ve çağrısı
    Afrodisyas Sanat, S:22, Temmuz-Ağustos 2010
 
 
5- SÖZ *
    “Düşünüş tartısı”
    Afrodisyas Sanat, S:23, Eylül-Ekim 2010
 
 
6- SÖZ VE İNSAN *
    “Sözüne bak, insanı tanı”
    Afrodisyas Sanat, S:24, Kasım-Aralık 2010
 
7- KAVRAM BİRİMLERİ *
    DÜŞÜNMEK   (Bir sonuca varmak, karar vermek için) 
      DÜŞÜNCE, DÜŞÜNÜŞ  (Dünü, günü ve yarını içeren beyinsel devinim)
    SÖZCÜK  (Beyninizin, düşüncemizin  dışa vurumu ) 
    SÖZLÜK (Dil, düşünüş sergeni)  
    KİTAP (Beyin azığı, insanı tanıma atlası) 
    OKUMAK (Dünyanın dünü, günü ve yarınında düşünüş yolculuğu)

    Afrodisyas Sanat, S:24, Eylül-Ekim 2011
 
8- ACIDAN GÜL DAMITTIK -ŞİİR * 
     Afrodisyas Sanat, S:2, Mart-Nisan 2007
 
9- SEN OLMADAN - ŞİİR *
    Afrodisyas Sanat, S:5, Eylül-Ekim 2007
 
10- TAŞLAMALAR - ŞİİR *
       1 TİLKİ PAZARI
       2 GÖLGE EŞKİYASI
       3 HER ŞEY YERLİ YERİNDE
       4 GERÇEK NÜFUS

       5 MECAZLAMA
       6 YEPELEK
       7 YEĞNİK

       8 YELDİRİK
      Afrodisyas Sanat, S:6, Kasım Aralık 2007
    
11- TAŞLAMALAR *
       İKİ UCU
       AVURDU YELLİ 
      Afrodisyas Sanat, S:9, Mayıs-Haziran 2008
 
 
 
 
 * Bu yazı ve şiirlere, türüne göre, Denemeler, Dil Yazıları veya şiirlerim bölümlerinden ulaşılabilir.
 
 
 
 
 
 
 
 

 

Etiketler:

Yorumlar (0 )