Eylem ve İnsan

Eylem ve İnsan

 

EYLEM VE İNSAN

Özne üzerine bu inceleme, metinlerle dilimizi düşünüş eğitimi olarak işlemeyen, dilimizin işlevsel ve görevsel yönleriyle algılatıp kavratmada aksak kalan dilbilgisi öğretimine değinmekle birlikte; yazınımızda kulaktan dolma sözvarlıklarıyla metin oluşturduklarını sananlara uyarıdır. Anadilimiz Türkçeyi doğru, iyi ve güzel kullanarak dil ve ulusal düşünümüzü boyutlandırmaya; Türkçe düşünüp Türkçe yazmaya çağrıdır.

 

Bu inceleme, metinlerle dilimizi düşünüş eğitimi olarak işlemeyen, dilimizin işlevsel ve görevsel yönleriyle algılatıp kavratmada aksak kalan dilbilgisi öğretimine değinmekle birlikte; yazınımızda kulaktan dolma sözvarlıklarıyla metin oluşturduklarını sananlara uyarıdır. Anadilimiz Türkçeyi doğru, iyi ve güzel kullanarak dil ve ulusal düşünüşümüzü boyutlandırmaya; Türkçe düşünüp Türkçe yazmaya çağrıdır.

Yazınımızda birey kavramı gibi, özne kavramı da, içeriği doldurulmadan kullanıldığı için; işlek, gelişken, açılımlı bir dil olan Türkçenin olanaklarından yararlanmada yaya kalanlarımıza rastlıyoruz. Özne kavramını; sezgi, düş gücü, dış dünyaya karşı oluştan soyutlarsanız; özne, bizim dilbilgisi kitaplarında 8-10 tanımla verilen kapsamı eksikli, işlevsel yanı görmezden gelinmiş kavram olarak kalır, anadilinizi, bütün olanaklarıyla kullanamaz, Türkçenin görkemine yakışır uz metin oluşturmakta zorlanırsınız.Sezgisi, düş gücü olan, dış dünyaya karşı olan insandır. Dış dünyaya karşı olan insan, kendisinden güçlü olan doğayı kendisine göre yeniden biçimlendirirken; bir yandan da kendisini, içinde bulunduğu konum ve koşullara göre değiştirir: Dilini, kültürünü oluşturur: Dünyayı ve kendisini doğru algılayıp değerlendirerek dünyaya bakış açısını ayarlar, ideolojisini kurgular.Kendisini ve dünyayı değiştirmek, geliştirmek için; bir şey yapmak, gerçekleştirmek, bir durumu değiştirmek ve daha ileriye götürmek için çabada bulanmak gerekir.İşte o çabanın adı eylemdir, eylemi gerçekleştiren de insandır. Dünyada olumlu/olumsuz, yararlı/yararsız ya da varlığıyla gönendiğimiz/üzüldüğümüz ne varsa tümünün yapıcısı, edicisi insandır, olanın, bitenin öznesi insandır.Doğumdan ölüme değin etkinliğimizi sağlayan olgular bütününü (yaşamı); edici (özne) edim (eylem) ilişkileri ve işleyişi olarak özetleyebiliriz.

Öznenin/insanın kim olduğunu anlatımından çıkarabiliriz.

Yapar, ederken insanın halleri diline yansır. Dilinden hangi tutum, davranışta bulunacağını, ediminin ne olacağını çıkarabilirsiniz: Bir öykücü, kadın için nefis bir parça diyorsa; anasına, sevgilisine, eşine, kullanılabilen, tüketilen ve gereksinimi bitince, kaldırılıp atılan bir nesne gibi baktığını, kendisinin de nesne oğlu nesne olduğunu, rahatça söyleyebilirsiniz.

Kimin, kim olduğu, dünyaya nasıl baktığı, dünya görüşü, anadilinin olanaklarını doğru ve yerinde değerlendirip değerlendiremediği; yapıp ettiğine ve yazdığına yansır.

İnsanın halleri, öznesiyle eylemindedir.

 

Öznenin/ insanın dil içindeki halleri nelerdir?

 

* Gücü yetmek - yetememek, * Tezden yapıvermek, * İvecenlik - üşengenlik * başarmak-başaramamak, * Edimi sürdürmek - sürdürmemek, * Bekleneni gerçekleştirmek - gerçekleştirmemek, * Uyarılmak, * Edimine yaklaşmak - yaklaşamamak - yaklaşır gibi olmak, * Yapıcılık - savsaklayıcılık, * İmeceli, ortaklaşa iş becermek, *Ediminden etkilenmek-etkilenmemek, * Etkililik -etkisizlik * Yapıcılık, *Bizzat edimde bulunmak - edimi aracıyla gerçekleştirmek - baskıyla ya da zorla yaptırmak, * Edimini bırakmak, - bırakamamak * Davranmak- davranmamak, * Umduruculuk, * Beklenmeyen tavırda olmak, *Sorumluluktan kaçınır olmak, * Yapmacıklı davranış gibi.

Öznenin bu niteliklerini, öznenin edimine nasıl yansıttığını, özne-eylem ilişkisi içinde incelemeye çalışalım:

I-ÖZEL BİLEŞİK EYLEMLERİN ÖZNELERİ 

1-

1- a 

 

Can, bu kitabı üç günde bitir-e+-bilir. 

 

Deniz, bu masayı kaldır-a+bilir. 

 

Çağla’nın yaşı küçük ama okuyup yaz-a+biliyor.

 

Altı çizilmişler, yeterlik eylemleridir.

Bu tümcelerde:
* Edinç gücünün yeterliği, * Becerebilme, * Yeterlik, * Başarabilme, * Edimde yeterlik anlamı vardır. Bu tümcelerdeki öznelere “başarabilen özne” diyebiliriz.

 

 

1-b

 

Çocuk, bu kitabı üç günde bitir-e-mez.

O adam, bu işi yap-a-maz. 

 

Sanmam, bunun üstesinden gel-e-mez.

 

Altı çizilmişler yetmezlik eylemleridir.

Bu tümcelerde:
* Edinç gücünün yetersizliği, * Yetenek eksikliği, * Beceriksizlik, başarısızlık, edimde yetersizlik anlamı vardır. Bu tümcelerdeki öznelere “başaramayan özne” diyebiliriz.

 

ANIMSATMA:

 

Çocuk, bu yükü taşı-y-a-maz.

 

Buradaki öznenin işi yapmaya ya gücü yetmiyordur, ya yeteneği eksiktir ya da işi başarmanın önünde engeller vardır.

 

Çocuk bu yükü taşı-maz.

 

Buradaki öznenin işi yapabilme gücü, yeteneği vardır. Fakat işi, kendi istenciyle bilerek yapmıyordur.

Birinci tümcede yapıp yapmamak öznenin istenci dışındadır, ikincisinde ise öznenin istencine bağlıdır.

2-

2-a 

 

Köşeden karşıma çık-ı+verdi. 

 

Şu dilekçemi yaz-ı+versen. 

 

Bana biraz yardım ed-i-ver. 

 

Gecenin bir yarısında çık-a+geldi.

 

Üç günlük işi iki saatte bitir-i+verdi.

 

Altı çizilmişler, tezlik eylemidir.

Bu tümcelerde:
* Dileyiş, * İvedilik, * Tezlik, * Birdenbire, * Ansızın, hemen oluverme,  anlamı vardır. Bu tümcelerdeki, öznelere “ivecen özne” denilebilir

2-b 

 

 

Bir akşam uyudu, uyanma-y-ı+-verdi.

 

Ustanın aksiliği tuttu, işimizi yapma-y-ı+verdi.

 

Her zaman bizimle olurken, bir gün-den sonra gelme-y-i+verdi.

 

Altı çizilmişler, beklenen tezliğin, alışılanın gerçeklemediğini gösteren eylemlerdir.

Bu tümcelerde:
* Beklenmezlik, * Yadsıma, * Bekleneni gerçekleştiremeyiş anlamları vardır. Bu tümcelerdeki özneler “beklenmeyen edimdeki özne”ler diye adlandırılabilir.

UYARI: Çıkagelmek vb. tezlik eylemidir.

 

 

2-c
 

 

Nihayet bir gün kapıyı açma-y-ı+verdi. 

 

 

 

Güvenirdik ona, dar zamanımızda işe gelme-y-i+verdi.

 

Altı çizilmişler, beklenen tezliğin gerçekleşmediğini gösteriyor, tezlik eyleminin olumsuzudur.  

Bunlarda:

* Olması beklenenin olmadığı, * Alışılmışın dışına çıkıldığı anlamı vardır. Bu tümcelerdeki öznelere "bekleneni gerçekleştirmeyen özne” denilebilir.

 

 

2-d

 

 

Vur kafasına vur, vur-u-ver. 

 

Ört üstünü, ört-ü-ver.

 

Tümcelerinde:

* Tezlik anlamıyla birlikte,* Kışkırtma * İsteklendirme,* Yüreklendirme * Özendirme anlamı da vardır. Bu tümcelerdeki öznelere “ivediliğe özendirilen özne” hatta kışkırtılan özne denilebilir.

 

3-
 

 

3-a

 

Sen başka ufuklarda yüksel-e+durdun.

 

Ben, kendi harabemde çırpın-a+durdum. (Mehmet Akif) 

 

Bu garip başım sevdayı yeke+geldi, çeke+gider. (Yunus Emre)

 

Bak-a+kalırım giden geminin arkasından. (Orhan Veli)

 

Altı çizilmişler, işin, oluşun sürdüğünü, süreceğini gösteren sürerlik eylemidir.

 Bu tümcelerde:

* Edimin sürüp gittiği, * Kesilmediği, * Aralıksızlığı,* Edimi gerçekleştirmede ısrar anlamları vardır. Bu tümcelerdeki öznelere “edimini sürdüren özne” denilebilir.

 

 

3-b

 

Uyu-y-a+kalmamış, arkamızdan yetişti.

 

Koşup+durmasın.

 

Adamı alı+koymayınız.

 

Altı çizilmişler, sürerliğe engel çıkarılmamasını isteyen olumsuz sürerlik eylemidir.  

Bu tümcelerde:

* Edimde gecikileceği sanılırken, edimde gecikmeme, * Engelleme anlamı vardır. Bu tümcelerdeki öznelere beklenene karşın “edimini sektirmeyen (geciktirmeyen) özne” denilebilir.

 

 

3-c

 

Yağmur devam edip+duruyor.

 

Aynı sözü söyleyip+duruyor.

 

Çocuk, anasının eteğini çekiştirip+duruyor.

 

Sözüm de sözüm, başka bir şey dediği yok.

 

Buradaki eylemler biçimce sürerlik eylemi değildir, ama bunlarda anlamca sürerlik vardır.

Bu tip anlatımlarda: *Yineleme, * Edimi sürdürme, * Aralıksızlık, * Israrlılık * Diretme anlamları var. Bu tümcelerin öznelerine “edinci aralıksız özne, edincinde ısrarlı özne” denilebilir.

 

 

3-d

 

Artık bu sözleri söyleyip+durma.

 

Kıyısından çekiştirip+durma şunun.

 

Ateşe düşmüş gibi bağırıp+durma. 

Altı çizili eylemlerde biçimce sürerlik eylemi yok, ama anlamca sürerlik var.

Bu tip eylemler, anlamca sürerliğin olumsuzudur.

Bu tümcelerde * Sürerlikle birlikte: * Uyarma, * Edimi bırak (kes), * Vazgeç anlamları var. Bunların öznelerine “uyarılan özne” denilebilir.

ANIMSATMA

 

Şu sözleri söyleyip durma, tepemi attıracaksın

Bileşik tümcenin ilk bölümünde süreklilik, ikinci bölümünde uyarı anlamı var. Tümcenin ikinci bölümü, birinci bölümün üstüne açıklama getiriyor.

Anlamca süreklilik (olumsuz) eyleminde: * Durdurma, isteği, * Edimin kesilmesini dilemek, * Yakınma, * Sızlanma anlamları sezilir:

Bakılmasın, süregitmesin, olagitmesin, bu kırgınlık devam etmesin tümcelerinin öznelerine 'ediminden yakınılan, uyarılan özne' denebilir.

1. Adeyleme -de eki koşulup, üstüne -dir eki eklenince; içinde bulunulan zaman (şimdiki zaman) anlamıyla birlikte, eylemin sürüp gittiği anlamı yüklenir söze.

Yoldan arabalar geçmektedir. (Şu anda, şimdi ve sürekli)

Sular akmaktadır.  (akış sürüyor, kesilmiş değil)

* Adeyleme -de eki getirilip üstüne kişi eki koşulunca süreklilik anlamı doğar:

Bir ayna istemekteyim. (şu anda, isteğim geçici değil)

Eve gitmekteyim. (şu anda sürdürdüğüm iş, eve gitmek)

Bu yapıdaki eylemler şimdiki zaman i-yor ekinin işlevini yüklenir ve süreklilik anlamı yaratır.
 

4.

 

4-a

Korkudan bayıl-a+yazdım.

Buzda düş-e+yazdım.

 

Heyecandan öl-e+yazdım.

 

Altı çizilmişler, istenemeyen durumların gerçeklemesine yaklaşıldığını gösteren yaklaşma eylemleridir.

Bu tümcelerde: * Edimin gerçekleştirilmesine yaklaşma, * Edimde bitmemişlik, * Neredeyse olacaktı, * Edimin bitirilmesine erişilmekte olduğu anlamları vardır. Bunların öznelerine “edimine yaklaşan özne” denilebilir.

ANIMSATMA:

Süt taş-a+yazdı. (Süt neredeyse / az kalsın taşıyordu.)

Bu tip eylemler, belirtecini içinde saklar (gizli belirteç).
 

 

4-b

Arabanın altında kalacaktı.

Attan düşüyordu.

 

Konularımız bitecek gibi. 

Bu tümcelerde:  * Neredeyse oluyordu, * Sonuca yaklaşır gibi olma anlamı vardır. (Bunları, biçimce değil de, anlamca yaklaşma eylemleri sayabiliriz.)

Bunların öznelerine “edimini sonuçlandırmaya yaklaşan özne” diyebiliriz.

 

 

5.

 

Adamın acayip davranışı karşısında gül-e-sim +geldi.

O anda yere kapanıp toprağı öp-e-sim +geldi.

Deniz öyle berraktı ki, lıkır lıkır iç-e-sim +geldi.

Anacığımı gör-e-ceğim +geldi.

 Ata bin-e+sim -geldi / Köye gid-e-sim + geldi (Halk türküsü)

Altı çizilmiş eylemler, isteklenme eylemleridir. Bu yapıdaki eylemlerle yargıya bağlanmış tümcelerde:

*Edimin henüz gerçekleşmediği,  * Edime isteklenildiği ve özenildiği anlamı vardır. Bu tip eylemlerle yargıya kavuşturulmuş tümcelerin öznelerine “isteklenen özne ya da isteklendirilen özne” denilebilir.

ANIMSATMA:

Bir ev alacak oldular. (Davranış var, sonuç yok.)

Adamın hastalanacağı tuttu. (Beklenmezlik)

Bu sıralar işler kötü gider oldu. (Süreklilik göstermeye başlama)

Şimdi beni tanımazdan geliyor. (Yapaylık, yadsıma)

Bu yaz Trabzon’u görmüş olduk. (Bitirme, sonuca ulaşma)

Bu tümcelerde: * Girişimi sonuçsuz, * Beklenmedik tutum, * Edimini yineleme,* Yapay davranış, * Edinimini bitirme, *Sonuca ulaşma anlamları var. Özneleri, tümceden doğan anlama göre adlandırılabilir.

 

 

 

II- EYLEM ÇATISI BAKIMINDAN ÖZNELER

 

Eylem çatısı: Öznenin eylemi gerçekleştirmesine, eylemin etkisi altında kalmasına ya da belli biçimde olmasına göre aldığı durum.

Alışılagelmiş dilbilgisi öğretiminde çatı konusu;

Öznesine göre: 1. Etken,  2. Edilgen, 3. Dönüşlü,  4. İşteş; 

Nesnesine göre: 1. Geçişli,  2. Geçişsiz,  3. Ettirgen,  4. Oldurgan eylem olarak işlenir.

Eylemler “-(i)n, -(ı)l, -(i)ş, -(i)r, - tir, -t” çatı eklerini alınca eylemlere ve tümcelere yeni anlamlar yüklenir ve öznelerinin niteliği değişir.

1.

Aydın Malatya’ya gitti.

1963’te Amasya’dan gelmiştik.

Yasemin çantasını buldu.

 

Metin Nazilli’den geldi. 

Buradaki eylemler çatı eki almamıştır, yapanı edeni bellidir, etkendir.

Bu tümcelerde: * Öznelerin bulunduğunu, * Öznelerin eylemi gerçekleştirdiğini, * Kimilerinin nesne aldığını, kimilerinin almadığını görüyoruz.

Böylesi tümcelerin öznelerine “yapıcı özne”  denilebilir.

ANIMSATMA:

Ettirgen, geçişsiz, dönüşlü, işteş, oldurgan eylemler de etkendir (yapıcıdır). Onların öznelerinde de yapıcılık vardır. Ancak öteki yönleri ağır bastığı için, öznelerine değişik adlar verilmiştir.

2.

Biraz bekledikten sonra yol aç-ıl-dı.

Öğretmenim, cam kır-ı-ldı.

Gecekondu bölgelerinin sorunları çöz-ül-ecek.

Ev, baştan baştan başa temizdendi.

İşin sonuna geli-n-di.

Altı çizilenler, edilgen eylemdir. (Öznesiz görünen, öznesi dolaylı yoldan söylenen)

Bu tümcelerde:  * Eylemlerin “-(i)n, -(i)l” çatı eki aldığını, * Öznenin eyleminden bir şeyin etkilenmediğini, yani tümcede nesne bulunmadığını, * Doğrudan özne kullanılmadığını görüyoruz.

Kaynaklar buradaki görünümsel öznesizliği “sözde özne” terimiyle kapatmaya çalışıyor. Edimi gerçekleştirmeyen öğelere sözde özne diyor: yol; cam; gecekondu bölgelerinin sorunları, ev.

İster yazgıcı, ister diyalektik düşünülsün, her oluşun bir yapıcısı vardır. O halde öznesizlik, söz konusu olamaz. “Gecekondu bölgelerinin sorunu çözülecektir.” diyen kişi, “Ben çözeceğim.” demekten sakındığı için, öyle söylemiştir. Kaytarıcılık anlamı vardır bu tümcede.

Edilgen yüklemli cümlelerde: Özne/yapıcı * ya bilinmiyordur, * ya  saklanıyordur. * ya da özne açık açık yükümlülüğe girmekten kaçınıyordur. Böylesi cümlelerin öznelerine “savsaklayıcı özne” denilebilir.

ANIMSATMA:

“-in” çatı ekleri edilgen eylemde öznesizliğe neden olur; dönüşlü eylemde, edimi, öznenin üstüne döndürür: İnek sağ-ıl-dı. (Edilgen eylem)

Ali Bey geriye çek-il-di. (dönüşlü eylem, edim özneyi etkiliyor)
 

3.
 

Dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavu-ş-ur.

Gürültüyü duyan halk, sokağa koşu-ş-tu.

Kucaklaşıp ağla-ş-tılar.

 

Dost olan sevişir, düşman olan dövü-ş-ür.

Altı çizili eylemlerde işin tek öznece gerçekletirilmediği, işin ortaklaşa yapıldığı görülüyor. Bu tür eylemlere işteş eylem denir: Eylemler, “-iş” çatı ekiyle işteşe, dönüştürülmüştür.

Bu yapıdaki eylemlerle yargıya bağlanan tümcelerde: * Özne eylemin gerçekleştiricisidir. Ama anlamca tek kişili değildir,. ‘Edimde öznelerin payı eşittir. * Edimin gerçekleştirilmesinde iş ortaklığı (imece) vardır. ‘Alttan alta “birbirini etkileme” anlamı vardır.

Bu tür tümcelerinin öznelerine “imeceli özne” denilebilir.

ANIMSATMA:

“iş” ekini almış eylemlerin hepsi işteşlik (edim ortaklığı) yaratmaz:

Fırtına yat-ış-tı.

Hırsız savu-ş-tu.

İşteş eylemli cümlelerde genellikle nesne, bulunmaz, ama böylesi cümlelere nesne koşulduğu görülür: Bakanlar Kurulu, güvenlik sorununu görüştü.

İşteşlik çatı eki (-iş) almadan da anlamca işteşlik olabilir:

Baba oğul birbirlerini çok sevmişler. (Eylemi gerçekleştiriş payı ortak ve karşılıklı işteş)

Türkiye Batılılaştı. (-e benzer)

Gökyüzü mavileşti. (-y’e dönüşme)

Türkler Anadolu’ya yerleşti. (oturur olmak)

Ağaç iyice kalınlaştı. (kökteki durumun gelişmesi= kalın-laş-mak)

Kapılar boyandı. (köktekinin niteliğini kazanmak= boya-lan-mak)

Hava güzelleşti. (kökteki niteliği kazanmak= güzel-leş-mek)

Her yer temizlendi. (Kökteki durumun gelişmesi/ uygulanması= temiz-len-mek)

Bu örneklerde: * Kökteki duruma dönüşmek, *Köktekine benzemek  *Köktekini benimsemek, kabullenmek gibi anlamlar seziliyor.

4.

Yasemin tarandı, süs-len-di.

Can, hemen yana çek-il-di.

Deniz, biraz önce yık-an-dı.

Kız boylandı boslandı, gel-iş-ti.

Yukarıdaki tümcelerde: ‘Eylemlerin “-il, -iş, -in” ekleri aldığını, * Edimi öznenin gerçekleştirdiğini, *Edimin öznenin üstüne döndüğünü, *Öznenin ediminden etkilendiğini, *Öznenin bir tür nesnemsi niteliğe kaydığını * Altan alta “kendi kendini” anlamının sezildiğini görüyoruz. Bu yapıdaki eylemlere dönüşlü eylem denir.

Dönüşlü eylemle yargıya bağlanan tümcelerin öznelerine “ediminden etkilenen özne” denilebilir.

ANIMSATMA:

Dönüşlü eylem çatı eki bakımından edilgen eyleme benzer: 

Çamaşır yıka-n-ıyor. (Öznesi yok, edilgen eylem)

Can yıka-n-ıyor. (Öznesi var dönüşlü eylem.)

Dönüşlü eylemli tümcelerde genellikle nesne bulunmaz. Fakat bu yapıdaki eylemlerle nesneli tümceler kurulabilir:

Can soyundu. (Eylem dönüşlü, nesne yok.)

Can elbisesini soyundu. (Eylem dönüşlü, nesne var: elbisesini.)

Yaşlanmak, dalgalanmak, evlenmek gibi adlardan türetilmiş eylemlerde, kullanılışa göre dönüşlülük düşünülebilir.

”len-mek; -leş-mek; -in-mek” eklerle ad soylu sözcüklerden türetilmiş eylemlerin yarattığı anlamlar değişiktir.

5.

Danimarka’yı iki kez gördüm.

Çağla ile bu konuyu görüştük.

Pencerenin camını kırdı.

Bu tümcelerde:  “Edici (özne)" var. "Eylemden etkilenen (nesne)" var. Eylemle birlikte sorduğumuz “neyi, kimi” sorularına yanıt alabiliyoruz: Danimarka’yı, bu konuyu, pencerenin camını.

Bu yapıdaki kullanımlarda eylem bir şeyin üstüne geçtiği, onu etkilediği için, eylemlerine geçişli eylem denir.

Bu tür tümcelerin öznelerine “etkileyici özne” diyebiliriz.

ANIMSATMA

Dönüşlü eylemler geçişli olabilir: Kadın mantosunu giyindi.

İşteş eylem geçişli kullanılabilir: Taraflar konuyu görüştü.

Etken eylem nesne aldığı için geçişlidir: Can’ı annesi çağırdı.

Ettirgen eylem zaten geçişlidir: Çarşıdan öteberi aldırttı.

Oldurgan eylemler de geçişlidir: Kentin her yerini gezdirdi.
 

6.
 

Uzun yıllar geçti.

Ne çok bekledik.

Bütün gün gezdiler.

Gözlerim kamaşıyor.

Yukarıdaki tümcelerde neyi, kimi sorunlarına yanıt bulamayız. Çünkü nesne yok tümcelerde. Özneyi çağrıştıran sözcüklerin yapıcılığı ediciliği yok. Özne başka bir şeyi etkilemiyor. Edilgenlik var. Bu tür eylemlere edilgen eylem denir. Bu tür cümlelerin öznelerine “etkisiz özne” denilebilir.

ANIMSATMA

Geçişsiz eylemler, kendi köklerinden nesne alıp geçişlilik kazanabilir: Bir vuruş vurdu. Bir atlayış atladı. Bir koşuş koştu.
 

7. 
 

Çocuk uyudu.

Özne; çocuk edimi kendisi gerçekleştiriyor. Eylem çatı eki almamış, ediminden etkilenen (nesne) yok. Eylem geçişsiz. (Uyuma işini çocuk/ özne yapıyor = yapıcı özne)

Anne çocuğu uyu-t-tu.

Geçişsiz eylem (uyudu), “-t” ekiyle eylemin yeni biçimi oldurulmuş. Oldurulan eyleme 1. kerte oldurgan eylem denir.

Önceki tümcede edimi (uyumayı) çocuk kendisini yaparken, burada edimi ona başkası (anne) yaptırıyor. Bu tür tümcelerin öznelerine “yaptırıcı özne” denilebilir.

Çocuğu uyu-t-tur-du.

“t” ekinden başka “-tur” eki almış eylem. Uyutma edimini anne de yaptırmıyor, bir başkasına yaptırıyor. Bu yapıdaki eylemle yargıya kavuşturulan tümcelerin öznelerine aracılı özne denebilir. Diyelim ki anne yardımcısına ya da birine buyurarak çocuğu uyutturmuş. Bu durumda edimi gerçekleştirmede aracı kullanıldığı anlaşılıyor. Eylem 2. kerteden oldurgandır.

Böyle bir yapılanmayla tümceyi yargıya kavuşturan tümcelerin öznelerine “baskıcı özne” denilebilir.

Çocuğu uyu-t-tur-t-tu.

Eylem, önceki eklerin üstüne bir ek daha almış, eylemin anlamı, öznenin niteliği değişime uğramış. Eylemin gerçekleştirilmesinde zor kullanıldığı anlaşılıyor. Bu yapıdaki eylemle yargıya kavuşturulan tümcelerin öznesine "zorlayıcı özne" denebilir.

ANIMSATMA:

Geçişsizken geçişliye dönüştürülen eylemlere “oldurgan eylem “ denir.
 

8.

Çocuk sütü içti.

Özne (çocuk) edimi kendisi yapıyor. Cümlede nesne (sütü) var. Eylem geçişli.

Kadın çocuğa sütü iç-ir-di.

Geçişsiz eylem “-ir” ekiyle değişmiş, oldurma var, yeni anlam yüklenmiş.

Geçişsizken geçiş kertesi artırılan bu yapıdaki eylemlere 1. kerte oldurgan eylem denir

Birinci tümcede, sütü çocuk kendisi içiyordu, oysaki bu tümcede, çocuğa sütü içiren başkasıdır.

1. kerteden eylemlerin yargıya kavuşturduğu tümcelerin öznelerine yaptırıcı özne denir.

Çocuğa sütü iç-ir-t-ti.

Eylem 2. kerte ettirgen eylemdir.

Eylemi gerçekleştiren çocuk değil, adı söylenmeyen yaptırıcı da değil. Daha başka birisinin baskı kullanarak sütünü içirdiği seziliyor. Bu tür öznelere baskıcı özne denebilir.

Çocuğa sütü iç-ir-tir-t-ti.

Eylem 3. kerte ettirgen. Aracı, baskı kullanmayı geçin, eylemi gerçekleştirmek için zor kullanıldığı seziliyor. Bu yapıdaki eylemlerle yargıya kavuşturulan tümcelerin öznelerine zorlayacı özne denebilir

 

EYLEM İLE YARDIMCI EYLEMDEN OLUŞAN YAPILARDA ÖZNE
 

1.
 

Bu sıralarda bize sık gelir oldu.

O konudan söz etmez oldu.

Bugünlerde bize yazmaz oldu.

Artık buralara uğramaz oldu.

Bu tümcelerin yüklemleri çift eylemle kurulmuştur. * 3. tekil kişili biçimin üstüne, “ol-” yardımcı eylemi getirilerek, çift yapılı ve başlama anlamlı yüklemler kullanıldığını, *Yardımcı eylemden önceki (gelmek, etmek, yazmak, uğramak) edimlerini yapmamaya başlamak, * Eskiden yaparken şimdi yapmamaya başlamak, * Önceki edimini terketmek, * Alttan alta yakınma, niçin diye sormak, * Hoş karşılamamak, * Nedenini merak etmek gibi anlamları yakalıyoruz. * İki tür eylemle kurulan altları çizili yüklem, önceki tutum ve edimdeki değişmeyi, başka edime başlamayı gösteriyor.

  Bu yapıdaki eylemlere “başlama eylemi” denir. Böylesi cümlelerin öznelerine “önceki edimini bırakmaya başlayan özne” denilebilir.
 

2.
 

Gidecek olduk.

Bakacak oldu.

Bağıracak oldu.

Bu tümceleri yüklemleri çift eylemli: Birincileri gelecek zaman görünümlü, ikincileri ol-’ yardımcı eylemleridir. * 3.tekil kişili eylemlerin üstüne “ol- yardımcı eylemi koşularak, birinci eylemdeki edimi gerçekleştirme niyeti taşımak, * “-ecek gibi olmak”, * Oluş gerçekleşmemiş, ama onu yapmaya davranmak anlamı var. Bu yapıdaki eylemlere “davranma eylemi” denir. Bunların öznelerine “davranıcı özne” demek uygun olur
 

3.
 

Geliyor olmalı.

Uyuyor olmalı.

Bunları biliyor olmalı.

Bu tümcelerin yüklemleri şimdiki zaman çekimli eylemlerin sonuna ol-’ yardımcı eylemleri koşularak oluşturulmuştur.

Bu yapıdaki eylemlere olasılık/ ihtimal eylemi denir *Edimin gerçekleşeceğini sanma, umma anlamı" doğmuştur. Böylesi cümlelerin öznelerine “umdurucu özne” , tümcenin yüklendiği anlama göre "olasılıklı özne" de denilebilir.
 

4.
 

O sözleri işittikten sonra ağlamaklı olmuştur.

Tümcenin yüklemi adeylemin -lı ekiyle sıfat görünümlüsünün sonuna ‘ol-’ yardımcı eylemi koşularak kurulmuştur.

Çift eylemli yüklem almış tümcede, edimin gerçekleşeceğini sanma anlamı vardır.  Bu yapıdaki eylemlere sanmalı eylem denir.

Bu tümcelerde: * Edimin gerçekleşeceğini sanmak, * Edimin esas eylemdeki duruma geleceğini varsayma anlamı doğurmuştur.

Bu yapıdaki yüklemle yargıya bağlanmış tümcelerin öznelerine “sanmalı özne” denilebilir.

 

5.
 

Ağlayacağı tuttu.

Susacağı tuttu.

Güleceği tuttu.

Konuşmayacağı tuttu.

Bu tümcelerde gelecek zaman çekimli ve sıfat görünümlü eylemlerin 3. tekil kişi iyelik eki (-i)nden sonra tutmak eylemi koşularak yüklem kurulmuştur.

Bu yapıdaki yüklemler, beklenmeyen, umulmayan bir isteğin, duygunun doğduğu izlenimi yükler tümceye. Bu yapıdaki eylemlere beklenmezlik eylemi denir.

Bu yapıdaki yüklemler tümceye: * Beklenmezlik, *Kökteki edimin gerçekleştirilmesi alışılmış bir tutum iken, umulmadık nedenle yerine getirilmeyiş, *Umulmayan durumla karşılaşış, beklenmeyen tavırla karşılaşış anlamları yükler.

Bu yapıdaki yüklemle yargıya bağlanan tümcelerin öznelerine beklenmeyen tavra yönelen özne denilebilir.
 

6.
 

Anlamamış göründü.

Duymamışlıktan geldi.

İşitmemişliğe vurdu.

Görmezlikten geldi.

Bu cümlelerde: * Olumsuz yapılı eylem tabanına “- miş, -miş-lik-ten, -miş-lik-e, -mez-lik ekleri koşul-duktan sonra, üstüne “vur-, gel-, gör-” eylemleri eklenerek “yapmacıklı eylem” kurulmuştur-. Bu tür eylemlere yapmacıklı eylem denir.

Bu yapıdaki eylemlerle yargıya kavuşturulmuş tümcelerde: * Edim gerçekleştiği halde olmamış sayma, * Yapmacıklı davranış anlamı vardır.

Bunların öznelerine “yapmacıklı özne” denilebilir.

 

-------------------------------------------------------------------------

Bu inceleme dil fantezisi yapmak değildir.

 

Özne Türleri

Bu incelemeye başlarken dilbilgisinde  8-10 özne tanımı olduğunu belirtmiştim. Ki o tanımlarda insanın halleri yoktur. Bu inceleme içinde saptamaya ve tanımlamaya çalıştığım özne türlerini sayarsanız; * 30’un üstünde özne türü önerildiğini görürsünüz. * Bu, 30’un üstünde insan hallerini saptamak demektir. * Yazarken, düşünürken 30’un üstünde insan hallerini  anlatıma yansıtma olanağını yakalamak demektir.

Eylem türleri:

* 30 eylem türüne değinilmiştir.

* 30 tür eylemle, tümceyi, en az, 30 türde yargıya kavuşturma yolu gösterilmeye,

* Böylece anlatımı çeşitlendirme, anlatıma boyut kazandırma yolları araştırılmaya çalışılmıştır.

Eylemleri, anlam değişikliğine uğratarak yüklemleştiren eklere bakarsanız: 

* Söz ekonomisi yapma,

* Anlatımı yoğunlaştırma yollarının araştırıldığını görürsünüz.

Ben dil uzmanı değilim

Dilin kullanım içinde değişik anlamlar kazanışı ve anlam aksaklığına düşüşü üstüne yüzden çok yazı yazdım. Dilimizin olanaklarının kullanımdakinden daha geniş olduğunu görüyor, onlara ulaşamayışıma ve kullanmayışıma yazıklanıyorum, Algılayıp kavrayabildiklerimle dilimizin boyutlanmasına, karınca kararınca, katkıda bulunmak için çabalıyorum. Dil üstüne yazlarımda, ahkâm kesecek yetkinlikte değilim. Kimseye, bir şeyler öğretme bilecenliği taslamıyorum. Dil yazılarımı, dilseverleri, dil uzmanlarını, ortaya attığım konuyu tartışmaya çağırarak bitirmişimdir. Çünkü Türkçe, Türkçe düşünüş ortak paydamızdır. Onun hazırına doğmuş, hazırından yararlanarak konuşmuş, düşünmüşüz, yazmışızdır. Ona katkıda bulunmak, hepimizin borcudur.

 

------------------------------------------------------------------------- 

 

 

Bu konuyu, değişik biçimde 1992’de, 1998’de de işlemiş ve yazımı aynı çağrıyla bitirmiştim. Ne yazık ki yazdıklarımın yeterliği, yetersizliği üstüne hiçbir yazıyla karşılaşmadım. Dil üstüne yazdıklarımın kesin doğruluğunu savlamadım, hiçbir zaman.  Öğrenmeye meraklı bir çocuk gibi, dilimizi kurcalıyor, beynimi beslemeye çalışıyorum. Bulduklarımla yetinmem: Kendimi de sürekli gözden geçirir, eksiklerimi düzeltmeye çabalarım. İki kez incelediğim bu konuyu, yeniden inceledim, geliştirdim. Yazınımızda dil ve anlatım aksaklıklarının sürdüğünü gördüğüm için, döndüm bu konuya.

Yaza yaza, sözlük okurluğunu sürdüre sürdüre, düzeyi ne olursa olsun, bütün yazarları okuya okuya, dilim, düşüncem boyutlandı, yazarlık katına ulaşır gibi oldum. Beynimi ışıklandıran, dilimi domurtan, sözüme çiçek açtıran Türkçedir. Haddimi aşarak dilimizin kullanımı üstüne böyle bir inceleme yaptıysam: Benimki, anadilime borcumu ödeme çabası, yazıya yeni soyunmuşlara yolak açabilir miyim umusu.

Bu inceleme de dilseverlere, dil uzmanlarına çağrıdır. Eksiklerimi göstererek, beni katkılayacaklara, peşinen teşekkürlerimi sunuyorum

* Bu konuyu:

Türk Dili Dergisi 31(Temmuz-Ağustos 1992) ve 32.(Eylül-Ekim 1992)sayısında "Eylemler ve Özneler Üzerinde Bir Anlam”, başlığı altında 1 ve 2.bölüm olarak, 

Çağdaş Türk Dili Dergisi 123.(Mayıs 1998)sayısında "Özne Konusuna Değişik Yaklaşım" başlığı altında incelemiştim.

Ben yazdıklarımın her zaman  doğru olup olmadığını denetler o  konuyu yeniden işlerim. Adı geçen yazılardaki aksaklığı Afrodisiyas Sanat Dergisinin 12.s (Kasım-Aralık 2008) da giderdim. Önce adı geçen yazılarımı yok sayıyorum. 

 

 

 

 

 

 

 

 

   

 

 

 

Etiketler: dil türk dili eylem insan

Yorumlar (0 )