TÜRKÇE İLE İLGİLİ ŞİİRLER

TÜRKÇE İLE İLGİLİ ŞİİRLER

Bizler Osman Bolulu' nun kızları; babamızın Türkçe ile ilgili şiirlerini  kitaplarından toplayarak siteye aktarma gereksinimi duyduk.




SÖZCÜKLERLE SEVİŞME

Sözcüklerle töredışı
ilişkilerimiz var
Kösnüllük üzreyiz
akşamdan sabaha
sabahtan akşama kadar


Tövbe tövbe
deli mi ne
beynimi takıp çengeline
alıp götürüyor
kural ötelerine


Tutup anam oluyor
Kasığından çıkıyorum düze
Ana oğul işimize koyulup
İpek dokuyoruz yüz yüze


Sanki denizde gemi
on beşinde kız gibi
işvelenmez mi
Çekersin çekersin tenhaya gelmez mi

Alıyorum elime örsü çekici
Eziyorum onları un gibi
Eski sureti nerde
Al sana
yepyeni bir sevgili


Takır takır ceviz
kuru ses istemeyiz
Tele duvağa bürüyorum
döşüme sarıp
dünyaevine giriyorum


Ehlimdir artık
Dölümü döşümü avutmak işi
Aaa arka pencereden
mahallenin nesepsizine el etmez mi
yavrularımı boynu bükük koyup
gitmez mi


Gönül talanında yosma mı
düşümün boynunda tasma mı
imkânsız sevgili mi
Gözümün gönlümün dili mi
kızoğlankız gelin mi
bir türlü eremiyorum sırrına
Yapışıp duruyor
aklımın yakasına


Her biri
cinsi cibilliyeti bilinmedik zina
Kimince ahlâkdışına
kiminde cup bilimin ortasına
Bu sözcükler var ya bu sözcükler
başımın püsküllü belâsı,
Yakamı yırtan onlardır
oldum olası

Köpek yavruları
geniş bir çayırda
nasıl boğuşursa
öylesine altlı üstlüyüz
kâh iç içe
kâh küsülüyüz
Atsam atamıyorum
koynuma sözcük almadan
yatamıyorum

Sözcükler ahlâksız
sözcükler beynimin içindeki
sözcükler beni askıya alan seki
tarlamda sapan
damarımda can
Oynaktır oynak
Şaşırtmak için
fırsat kollayan
Kurtulsam mı bunlardan
ama nasıl olurum
onlarla zina yapmadan

 



Güle Yolculuk, S:119

 





NOKTALAMA

Kolay mı duyumsamanın anlatılması?
Jest, mimik, tavır, duruş;
Anlatımın yüreğindeki vuruş,
Onlarla okunur sözün haritası.


Yazının kanı var ama yüreği yok,
Nasıl tutacağız nabzını?
Sözü yazıya dökünce
Kaygıya düşeriz ince ince


Emek güzel de zorun kolayı araç;
Noktalama işaretlerini alırız elimize,
Anlam açkısı yaparız kendimize,
Açılım, tat katarız söze.


O mini mini imler,
Çeşit çeşit duyguyu belirler,
Onlar ki anlamın tınısı,
İç titreşimlerimizin tıpkısı.


Noktalama işaretleri, sözün çalgısı;
Sanki sözün, damarda akan kanı,
Onlarla parlar sözün aynası,
Bir bir açılır anlatının manası

 

Sözün Işığı, s:17

 

 

 

SÖZÜN KIRMIZI IŞIĞI

Trafikçi say, noktalama işaretlerini
Trafikte yeşil,  “Geç “ der,
Sarı,  “Hazırlan! “,
Kırmızı,  “Dur! “ der,  “kendini kolla! “


Dur dur, yanlışa düşme; dur,
Sonra dil aktarımın yanlış olur
(.), (:), (…), (?), (!), (*)
Bunlar, sözün durak başı,
Dilden kovar yanlışı.


Nokta (.), söz bitti, bekle,
İki nokta(:), dur da sonrasını ekle,
Soru (?), meraka yanıt arar,
Ünlemi (!) gördünse, dorukta heyecanlar,
Üç nokta (…), ek anlama gebedir,
Düşün, sonunu sen getir.


Nokta, iki nokta, üç nokta, soru, ünlem,
Sese yansımıyorsa, sözün anlamını bilemem,
Durak başı kardeşlerin anlamı ayrı ayrı,
Onlarla yansır söze, insanın iç tavrı.


Öteki işaretleri de alırlar da yanlarına,
Kolayca inerler sözün koyaklarına. (**)


 
* Bunlar, “ Cümle bitti.“ işaretleridir. Ama her birinin cümleye, söze kattığı anlam ayrıdır. Anlam ayırtıları, okuyuşta sese yansıtılmazsa, iç titreşimlerimizi, değişik anlamları, okuyana ve dinleyene eksiksiz aktaramaz, iletişim noksanlığına düşeriz.
** Koyak: İki dağın arasındaki çukur, vadi.  (Burada, eğretileme yapılmış, sözcük, “göz önünde olmayan, arka noktalar “ anlamına kullanılmıştır.


Sözün Işığı, s: 19

 

 

 

 

 

NOKTA (.)

“Yargı birimi cümle bitti, (1)
Hele bir dur düşün ! “
Diyerek girer söze ilkin, nokta.
Ayrıca yardımcımızdır,  kısaltmalarda.


Sıra sayılarında yazım ekonomisi (2)
Tarih yazımında karışıklık önleyici,
Çok rakamlıysa sayılar,
Üçlü için,  her basamakta.


Anlatının alt bölümlerini karıştırma der
Sıralama derecesinin başına girer
Noktalama doğru kullanılırsa eğer
Okuyuş doğru gider.


Nokta, iğne ucu kadar bir iz,
Ama onu nasıl görmezden geliriz?
Doğru seslendirmenin yol göstericisi o,
Cümle tamamlandı’nın söz kesicisi o!

Matematikte (x) imi,
Bölüm başıdır,
Rakam, harf sonuna geldi mi,
Uygulayın da görün,
Ne anlamlar verdiğini.


Yaşadığımız hayatta
Yazımın dışında da var nokta.
Noktası noktasına; tastamam,
İşi yarım bırakmaz çalışkan adam.



Bir şeye nokta koymak,
Önemle üzerinde durmak,
“O işi noktaladım “ derseniz
Artık onunla ilgiyi kesersiniz.


Noktaları yerli yerine koya koya,
Ulaşırsak işin sonuna;
Birkaç iz de kalır bizden,
Kötü söz edilmez peşimizden.


Bir noktacık bile olmadan
Yaşamaktan utanır insan
Yapıp ettiklerimizde
Bir renk katmalı varlığımızdan.

                                                    




1. Anlatımda.
*Sözcük kavram,
*Cümle yargı,
*Paragraf(bölümce) düşünce birimidir.
Sözcük, cümle ve paragrafları; mantıksal, anlamsal, dilsel örgütleyerek kompozisyonu ( yazıyı/anlatıyı)  oluştururuz.
2. “Yedinci sıra “ yazarken 11 harf kullanırız. Halbuki  “7. sıra “ yazdığımızda işaret sayısı 6’dır. İşte bu, bir yazım ekonomisidir.



Sözün Işığı, s: 21, 22

 





VİRGÜL (,)

Kuyruğunu sola kıvırmış virgül,
Sözcükler arasında gonca gül,
Noktanın kuyruklusu
Çok hünerlidir (1) doğrusu.


Ara destekle nasıl örerse duvarcı
Virgül de anlam karmaşasını  (2)
Önleme aracı,
Sıra cümleler arasında, nokta gibi
Görevdeş öğeleri ayırma, bir görevi.


Seslenmelerde hafif ünlem yerine geçer,
Ara sözleri, ara cümleleri seçer,
Sıfatları üst üste bindirmez,
Karmaşa doğmayacaksa,  araya girmez

Yükleminden uzak özneyi belirler,
Ondalık sayılar arasına girer,
Türlü türlü işleri var:
Kadını erkek, erkeği kadın yapar.
(3)


Virgülü ıskalayanın (4)
Güme gider sözü (5)
Virgül yanlış yerdeyse
Sakatlanır anlamın özü,
Minnacık bir iz deyip geçmeyin
Virgülün görevini iyi belleyin.


Virgül, müzikteki es (6)
Der ki, nefesi biraz kes.
Virgül evet efendimci bir kambur
 Herkesin önünde ezik durur.
Ama anlatımın süreğini kesmez ,
Sadece,  uygun yerde bir nefes…


Virgül gibi nefeslendirici olmak,
El önünde boynu eğik kalmak,
Birbirinden çok çok ayrı,
Doğrusunu siz seçin gayrı.


Anlamlı olmayı bilmeli kişi
Ki kabul görsün sözü, işi.
Kişiliğin damgası edimle (7) vurulur,
İnsan yaptığı, ettiğiyle sorulur.

 




1 hünerli: İşini ustalıkla yapan (kişi)
2 karmaşa: Karmaşık olma durumu,
    Karmaşık: içinde ayrı cinsten bir çok öğe bulunan, birbirine aykırı şeylerden oluşan, anlaşılması, çözülmesi kolay olmayan.
3 Kapıcı, kadın yazarımızla konuşuyor. ( Kadın olan yazar)
Kapıcı kadın, yazarımızla konuşuyor. ( Kadın olan kapıcı)
4 ıskalamak: Hedefe rast getirememek, doğruyu tutturamamak.
5 güme gitmek: boşa gitmek, boş yere yok olmak; ( insan için) boşu boşuna hiç uğruna ölmek.
6 es ( müzik) : notada duraklama zamanı ve bunu gösteren işaretin adı. ( bir yazıyı okurken noktada dururu, virgülde nefes alırız. Ona göre gönderme yapılıyor şiirde)
7 edim: yapılmış, gerçekleşmiş iş, eylem, davranış.




Sözün Işığı, s: 29, 30

 





NOKTALI VİRGÜL (;)

Noktayla virgülün baş göz edilmişi, (1)
Say ki noktanın eksikli kardeşi.
Hem noktamsı, hem virgülümsü,
İnceden eklemlendirir sözü.


Sıra cümleleri ayırır, bağlar,
Bağımsız öğeleri kayırır. (2)
İki cümle arasında ama, fakat yerine,
Bağımsızlık verir
Cümlenin, uzak düşmüş öznesine.


Sözcüklerde anlam ayrımının göstergesi,
Kümelerde yerine koyar , herkesi.
Bir görevi, hafif açıklama,
Duruluk getirir söze, anlama.


1 baş göz etmek: Evlendirmek. ( burada birleştirmek)
2 kayırmak: kollamak, korumak, ötekilerin etkisinden uzak tutmak.



Sözün Işığı, s: 39

 






İKİ NOKTA (:)

Kaşını yitirmiş iki göz,
Bitmiş görünse de söz,
Duraktan sonra sürecek,
Açıklayıcı örnekler gelecek…


Noktanın, çift gözlü kardeşi,
Konulduğu yerde bitirmez işi,
Anlatımı tamamlayın, der,
İlk duraktan ileriye gider.


Noktanın ağabeyi mi, bu iki nokta?
Kesip atmaz, ilk durakta,
Arkasından gelecekleri
                       çağırır yardıma
İki noktada,  söz biter sanma!


    * * *

İki nokta, açıklama;
Ekleme yapar anlama.
Sözünün hesabını vermek,
Her kişiye gerek.

 


Sözün Işığı, s: 45

 





ÜÇ NOKTA (…)

Tık, tık, tık kapı!
Üç nokta…
Nasıl sürdüreceksin lafı
Bundan sonrasını sen düşün.


Üç nokta (…)
Okura pay bırakmak için,
Sayar sayar da
Sonra benzerleri, der,
Söylenmek istenmeyenin
                           yerine girer.


Konuşmalarda,
Söz uzatılarak söylenecekse,
                          yardıma koşar
Sanma ki, üç noktanın anlamı dar,
İmge çıkarır, üç noktadan okurlar,
Onun çeşit çeşit anlamı var.
Üç nokta, tık tık tık, aralık kapı,
O aralıktan boyutlarız lafı.


        
* * *


Bir şeyi görür görmez,
Aklın erer ermez,
Öyle kestirip atma: (1)
Ön yargıya düşersin (2) sonra.


Yargılarken de üç nokta;
Kim, niçin, ne, olmazsa hesapta;
Olguyu, insanı yanlış tanırsın,
Sonunda üzülür, hayıflanırsın.


Üç nokta, biraz düşün demek,
Yanlışı, yanılgıyı önlemek.




1 kestirip atmak: ayrıntılı düşünmeden kesin yargıya varmak.
2 önyargı: Bir kimse ya da bir şeyle ilgili belirli koşul ya da görüntülere dayanarak önceden edinilmiş olumlu ya da olumsuz yargı, peşin hüküm.



Sözün Işığı, s: 51, 52

 






SIRA NOKTALAR (……….)

Gökyüzünde nasıl uçarsa turna
İp gibi dizilip art arda,
Sıra noktalara rastlarsın
Kimi yazılarda.


Sıra sıra noktalar
Cin gözlü katar,
İçinde çeşit çeşit anlam yatar
Birçok iğne ucu deyip geçme!


Konunun ana bölümlerini ayırır,
“Aradan geçen süreyi gör,
Atlanıp geçileni düşün,
Daha bitmedi işin “
Der sıra noktalar,
Epey hüneri var.

     * * *

Olgular, edişler de sıra sıra,
Sırayla varılır  Hint’ e Mısır’ a.
Zaten hayatın kendisi bir dizi,
Kopuşlarda bırakmayalım kendimizi.


Sıra güzel de sıradanlık değil,
Sıranın dışını yoklamayı da bil!
Sıra dışını da ellemeli;
Olandan başka ne var demeli.



Sözün Işığı, s:57

 





SORU İŞARETİ (?)

Sorar, sorgular, arar insan
Gizleri deşmiş, sorguladığından.
Felsefenin (1) açkısı soru,
Bilim (2) sorularla yener zoru.


Sora sora dağdan aşılır,
Olan, olmayan anlaşılır.
Merakı, sürekli kamçılayan o,
Nedenleri, kökünden açıklayan o!


Soru, insan beyninde çengel,
Onsuz uygarlığı kur, sen gel;
Olmaz, olmaz, sorusuz dünya olmaz!
Sorusuz, geleceğe yol bulunmaz.

Ne nedir, kim necidir, neci değildir,
Çek soruyu, sonucu bildir.
Güzel kuşkuların (3) anası soru,
Öteye geçişin mayası soru.


Soru da bir çeşit nokta,
Merak, kuşku, arama…katar anlama.
Sorunun sesini söze koymadan okuma!



Sözün Işığı, s: 63



1 felsefe: Var olanın, görünenin ötesine uzanan sezgileri yoklar, yeni düşünüşler üreterek bilime, sanata, edebiyata temel hazırlar. Ön açar.
2 bilim: Akıl yoluyla olayları, durumları, doğayı sorgulamaya alır. İrdelemeler, karşılaştırmalar yapar, bağıntılar, oranlar kurar. Bulduklarını deneyle kanıtlar. Bulgularıyla insan yaşamını kolaylaştırır, yeni düşünüşlere yol açar. Bunları yaparken hep sorular sorar, cevaplarını arar.
3 kuşku: bir olguyla ilgili gerçeğin ne olduğunu kestirememekten doğan kararsızlıktır, ilk anlamda. İleri derecede kuşkuya düşerse insan, kararsızlaşır, karamsarlaşır, huzuru bozulur. Ama olanın, geçenin ne olduğunu bilememek de karanlıkta kalmaktır. Kuşku duyar, bilinmeyeni araştırırsanız, neyin ne olduğunu anlar, ona göre davranır, esenliğe kavuşursunuz. Kuşku duymamak, sadece olanda yaşamak , ilerisini özlememektir.







ÜNLEM İŞARETİ (!)

İşaretlerden biri var ki
Sanki ters dönmüş  “i “
Ya da
Şapkasının üstünde
Amuda kalkmış biri.


Duygu, tepki rüzgârında yelkeni;
Kâh üzüntü, kâh sevinçle
Donatır sözcükleri,
Sevgi, coşku, istek onda,
Kiminde buyruk, kiminde yasaklama…

Beğenir, coşar kanatlanırsın,
Bazen üzüntüye, kırgınlığa saplanırsın,
Kızarsan, kınarsan
Öfke, acı, korkuya dalarsın,
Ünlemi (!) kullanırsın.

İsteklenirsen ünlem,
Buyruk da verir, kendiliğinden
Ünlem kestirici  komutan mı,  bilmem,
Nasıl dışlarım onu, yazım imlerinden?

 
  * * *

Heyecansız hayat, rüzgârsız yelken,
Duygulu ol, ama duygusallıkta kalma.
Heyecanlı, duygulu yaşayım derken,
Onlara dizgin vurmayı da unutma!



Sözün Işığı, s: 69

 





KISA ÇİZGİ (-)

Matematikteki eksi,
Yazımda kısa çizgi;
Bağlama görevlisi,
Satır sonunda hece kesilişi,
Onun önde gelen işi.


Ara söz, ara cümleyi sınırlar,
Olaya, duruma
Başlangıç, sonuç koyar.
Ayrıntıyı, araya sıkıştırmak görevi,
“ Yaklaşık olarak “ , “…ile arasında “
Anlamı yaratır kısa çizgi.
Eski metinlerin yazımını,
Hiç unutmayın,
Kısa çizgiyi, öyle hafife almayın!

       * * *

Uzun etmemeli öyle;
Nesneleri içerdiği gibi kaplar,
Belli durum ve koşulda olaylar;
Her şeyin zamanı, sınırı var;
Düşünmeli; ne, neye yarar?

Sözünüz, işiniz kararında olsun,
Ne olacaksa, kendi yerinde.
Her zaman aklınızda bulunsun,
Ağırlık, hafiflik kendi değerinde.



Sözün Işığı, s: 79

 





UZUN ÇİZGİ ( _ )

Hayvan koklaşa koklaşa,
İnsan konuşa konuşa
Demişler.
Söyleşme, bilişme toplumsallığın başı;
Söz alır verir, insan birbirine karşı.
Karşılıklı sözle bitirirken işi,
Kısa çizginin uzun boylusu,
İmdada koşar doğrusu.
Söz, kimden kime geçti,
Uzun çizgi, belirticisi.


Söyleşmede, söz başı
Metinlerdeki sıralamada
Harfin, rakamın görevdeşi
Uzun çizgi,
Karmaşadan kurtarır sözü.


   
* * *


Herkesin, her şeyin bir çizgisi var
Başkalarının sınırına kadar.
Çizgini aşma, elin çizgisini bozma,
Yanılır, pişman olursun sonra!


Kısıtlama değildir ölçü,
Toplumsal kural, törel  görgü.
Ölçülülük, kararlı denge;
Saptırmadan götürür hedefe.



Sözün Işığı, s: 85





EĞİK ÇİZGİ (/)

Ya şu eğik çizgi (/),
Fırtınaya düşmüş ince direk,
Elbette bir şey düşünmüş ki
Yan vermiş kendini.


Eğik başına bakmadan,
Ne işler çevirir, araya girdi mi;
Düzyazı gibi veriyorsan eğer şiiri,
Sanki  “dizeleri karıştırma “ der gibi.
Dilbilgisi çalışmasına girersen,
Karışıklıktan kurtarır sizi.


Tarihlerin yazımında,
Gün, ay, yıl arasına girer,
Gönderi üstü yazdığınızda
Kapıyla daireyi karıştırmayın der.
O da yazım işaretlerinden biri,
Elbette ilgilendirir bizi.


 
* * *


Eğik duvar yıkılır,
Eğik baş baskıda kalır;
Dikine dikine gitmeyin ama,
Biraz da direnmek gerek insana.
Hele yele boyun eğen ot gibi,
Pat diye daldan düşecek dut gibi
Olanın kolay değildir işi,
Savaşım da ister, hayatın gidişi.



Sözün Işığı, s: 91





TIRNAK ( “  “)



Güvercin pençesi,
Şöyle dokunur inceden,
Çift Tırnağa sıkışır,
Yazımda, başkasının sesi.


Önemi vurgular kiminde,
Söyleşiyorsak eğer
Sözün hem arkasında, hem önünde,
İki kanadı kırılmışı
DENDEN ( “) kiminde
(*)


Teke inmişse kanadı,
TEK TIRNAK (‘) deriz ona.
Diyelim, tırnak içinde yine söz alındı,
Tek tırnak koşar yardımına.


Tırnak, tek tırnak,
Bunlar da ne olacak,
Onları es geçelim derseniz,
Ayrıntılardan bütüne gidemezsiniz.



Sözün Işığı, s: 97

*denden: Bir çizelgede ya da yazımda alt alta gelen aynı sözcüklerin birkaç kez yinelenmesini önlemek için, önceki satırın altına bir daha yazılacak sözcüklerin yerine  ( “) işareti konulur, bunun adı denden’dir:
Sıfat türleri
a) Niteleme sıfatları
b) Unvan          “
c) Belirtme        “   

 






YAY AYRAÇ /  PARANTEZ  “ ( ) “

Suratı ablak,
Yazıya düşmeden içi çıplak,
Arada bir karşımız çıkan,
Yüz yüze iki yarım ay
Candan iki arkadaş;
Görevce, küçük çizgiyle anlamdaş
Ayraç ( ).


Karnı acıkmış, aş bulamaz,
Birbirinden ayrılmaz iki kardeş,
Üstü açık, dibi delik fıçı,
İlla bir şeyle dolacak içi.


Sanki iki kapısı kapalı kale,
Ara söz, açıklamaysan,
İstersen, yerinden usan,
Gücün varsa, içinden çık hele!....


Ağzı açık olanı,  “) “ madde başında;
Nokta, çizgi gibi
Sırayı belirlemekle görevli,
Karşılıklı  iki yay
Karnına alır da soruyu (?), ünlemi (!);
Küçümser, alaya alır birilerini.


İkinci dereceden anlamı sürer önümüze,
“Hiçbir şeyi göz ardı etmeyin “ der bize,
Köşebent suratlı KÖŞELİ AYRAÇ,
Ayrıntıyı söyler, kül yemez.
(*)



Sözün Işığı, s: 103

*kül yemek (ya da yutmak): Kurnazca yapılan bir oyuna düşmek, hesapta aldanmak.

 

 

 

ÇENGEL (§ )

“Yer damar damar, insan kısım kısım “
Herkese gerekli, özel bir kesim.
Belirtilecekse, yazının bölümceleri, (*)
İşte orada kullanırız çengeli;
Kompozisyonun örüntüleri,
Düşer aynamıza, gün gibi.
(**)


Çengel,
Başka bir anlamda engel,
Sakın takılıp kalmayın bir yerde,
İnsanoğlunun çabası ilerlemede.


Başka bir anlamı çengelin,
Kafaya takılan soru.
Sorularla buluruz doğru yolu;
Sora sora dağdan aşılır,
Bir şeyin aslı esası,
Sorularla anlaşılır.


Düşünceler ilmek ilmek örülür
Anlatının çatısı kurulur
Paragraf anlatının bölümleri
Anlatıda çengel paragraf demek,
Düşünce birimlerini imlemek.



Sözün Işığı, s: 109

* bölümce: Paragraf
** gün gibi: Aydınlık, açıkta, anlaşılır.

 





DİPNOT  (*), (1,2,3...) (a,b,c....)


Not etmek, anımsamak,
Öneme aldırır ayrıntıyı.
Kaynak arıyorsan alta bak,
Yakalarsın anlatımdaki akıntıyı
Alıntının aslı onda;
Kim, nerede, ne demiş?
Sakın yanılmayasın ha!
Alta bak, ne nereden gelmiş?
Dipnot yalnız yola çıkamaz;
Der ki, yıldıza, rakama, harfe:
"Bana yardım edin biraz."
Dipnotu,  önemsiz belleme,
Sonra algılamada olursun kekeme.
(*)



(*) kekeme: Damak sesleriyle başlayan sözcükleri ve heceleri yineleyerek, keserek konuşan, konuşması zor (kişi). Burada "algılama zorluğu" anlamında.

Sözün Işığı,  s: 117

 





ÜÇ YILDIZ (***)


Yaz geceleri hayran kaldığımız
Gökyüzü yıldız yıldız,
Oradan çaldığımız
Üç yıldız, yazıya inmiş şirin şirin
Arasına girmiş sözcüklerin.
Gökyüzünde herkesin bir yıldızı varmış,
Onunla doğar, onunla kayarmış,
Herkesin yıldızı, bahtı kadarmış.
Kayarsa konu, değişirse zaman,
Üç yıldız girer araya, hemen.
Yıldız yıldız parlayın geceleri,
Gündüzün yitirmeyin düşünceleri,
Yıldızı, noktayı, soruyu söktüğünüz kadar
Bilgi birikiminiz var,
Bunu unutmayın çocuklar.
Yıldızlar kadar ışıtın siz de,
Ay olun, güneş olun insanlığa
Kirli adımlar kalmasın izinizde,
Güzelliğiniz söylensin her tanıdığa.



Sözün Işığı, s: 123

 





KESME (')

Öksüz mü, kesme imi?
Onu, önemsiz belleme,
Karmaşanın önlemi.
O olmasa,
Neyin, ne olduğunu seçemem.
Özel adların özgürlüğü onda,
Bir şeyin aslını sevdiğinden
Kısaltmaları, tarihleri ayırır
Kökünden.
Yerinde kullanılırsa eğer,
Karışıklığın önünü keser.


***


Yazıda kullan da kesme'yi,
Yaşamda kesip biçme,
Yerli yerine oturt her şeyi,
"Başkasından bana ne?" deyip geçme!
Kes dırıltıyı, gürültüyü,
Ama düşünmeyi hiç kesme;
Gizlerin üstündeki örtüyü,
Düşüncelerle açarsın,
Zorluğu kolayca aşarsın.



Sözün Işığı, S:129





DÜZELTME (˄)


Sorma, bizden mi, değil mi,
Düzeltme imi.
Kimi sözcükler,
Yazımda birbirinin aynısı,
Nasıl olacak, onların
Anlamı belirleyen ses tınısı?
Kolay değil, sesin yazımı,
Nasıl ayıracağız "kâr-ım"la "karı-m"ı?
"İ"lerin üstüne biner de
-sel, -sal der, kimi sözcüklerde.
Düzeltme imi nereden gelirse gelsin
Sesimize yerleşmiştir bizim.


***


Düzeltme, yanlışı doğruyu seçmek,
Boşa gitmemiş olur emek.
Yıka boza değil,
Bunu çok iyi bil;
Yapa yapa, düzelte düzelte
Geldi insanoğlu, bugünlere.



Sözün Işığı, S.135





ULAMA (ˬ)

Şu ulama,
Yazımda, pek yok ama
Söyleyişte dilin ezgisi,
Yabancı ağızdan ayırır bizi,
Ulama'da buluruz
Ses kimliğimizi.


***

Evet, diller insanlığın omurgası,
Onunla çizilir, ulusallığın haritası.
Türkçe'mizin mantığı var, kuralı var,
Seslendirmesi de önemli o kadar.
İş de ses gibi ulana ulana
Ulaştırılır sonuna,
İnsanoğlu yaptığına ekleye ekleye
Ulaşmış esenlikli günlere.
Koparmak, sökmek:
Bir türlü kırıp dökmek.
İnsan için ileriye gitmek,
Bir şeyi, bir şeye eklemek.

 

Sözün Işığı, s: 140

 




DEĞİŞİK ALANLARDA KULLANILAN İŞARETLER



DAHA NİCE İMLER

Yazı, anlatım incelikli bir mimari
Eksikli kalmayacak hiçbir yeri,
Kılı kılına vereceksin
Sözleri, düşünceleri.
Hiç ihmal etmemeliyiz imleri.

 





ARTI

Artı ile eksi zıt kardeş
Birbirini tersinden bütünleyen eş
Sürtüşmesi çok;
Biri "Var" der,
Ötekisi "Yok!".
Yaşam zıtların birliği;
Onun dediği gibi,
Artı eksi tamamlar birbirini.
ARTI elektrikte "pozitif",
Aritmetikte "toplama".
İki çizgi,
Biri yatay, ötekisi dikeyine
Birbirini kesip,
Neyin ne olduğunu,
Gösterir adama.
ARTI sıcaklık,
Rakamlarda 'sıfır üstü'.



Sözün Işığı s: 147

 

 

 

EKSİ (-)

Sanma ki eksi,
Artıya küstü;
"Sen çoğaltırsan, ben azaltırım,
Sen pozitifsen, ben negatif,
Oluş belirtiyoruz, birleşip."
Der artıya.
Onlarla alırız,
Nicelikleri (*) tartıya.
Eksi soğuk göstergedir
Sıfırın altında.
Artı eksiyle varırız,
Azlığın, çokluğun tadına.
Aritmetiğin imleri,
Sadece bunlar mı?
Ohoo, daha bir o kadarı..



(*) nicelik: Bir şeyin sayılabilen, ölçülebilen ya da azalıp çoğalan durumu. Kemiyet, miktar.


Sözün Işığı, s: 153




BÜYÜKTÜR (>)

Dünyamız dereli tepeli,
Biri yüce, ötekisi ingin. (*)
Yaşamı olduğu gibi görmeli,
Kimi öndeştir, kimi döngün.
> , hem ileri, hem büyük,
<, onun karşıtı, küçük ve geri.
Karşıtlıklara kem bakma, (**)
Gerçeği seçikler,
Zıtların karşıtlığı.
Düşünceler, oluşlar çarpışa çarpışa
Öyle varırız, uz çıkışa.
Küçüklerden oluşur büyük,
Büyük, öyle öğünmesin.
Ayrıntının içinde neler gördük,
Ama küçük te büyüğü hiç etmesin. (***)
Sevgi, büyükten küçüğe yaşamda,
Saygı küçüğün büyüğü bilmesi.
Ne büyüklüğe böbürlenelim,
Ne de küçüklüğe yerinelim;
Yerli yerine koyalım herkesi.


* ingin: Aşağı, alçak
** kem bakmak: İyi gözle bakmamak, iyi niyetle yaklaşmamak (bir şeye).
*** hiç etmek: Değerini düşürmek, değeri kadar önem vermemek.


Sözün Işığı, s: 157






KÜÇÜKTÜR (<)

Küçük, niteliklerden az (*)
Dil çalışmalarında köken.
Sanma ki işe yaramaz:
Haberli kılar;
Neyin nereden geldiğinden,
Ve de küçüğünden.
Onun da var bir önemi,
Karşılıkları belirler.
Değerini unutma emi?
İlişkilere dikkat edin, der.
Hepten önemsiz mi küçük?
Hayır, oluşumun başlangıcı,
Özünü küçükten alır büyük;
Düşünsene, çekirdekten yetişen ağacı.
O gözle görülmez hücreler,
Elli, ayaklı, edimli (**) gövdemizi örer,
Düşünür, bilişir, söyleşir konuşuruz,
Doğruda, iyide, güzelde buluşuruz.



* nitelik: Bir şeyin sayılabilen, ölçülebilen ya da azalıp çoğalabilen durumu. Miktar.
** edimli: Gerçekleştiren, yapan.



Sözün Işığı, s: 161






BÖLÜ ( :,  , / )

Yazımdaki iki nokta (:),
BÖLÜ'dür burda.
Eşit paylaşım,
Hakkıma razıyım arkadaşım.
Öteki biçimi:
Çizgi altı,
Çizgi üstü,
Noktalar izdüşümü  ( )
Birisi de eğik çizgi (/)
Bölü'nün adaleti yaşamda olsa,
Şıp diye kesilirdi,
Sürüp giden anlamsız kavga.
Bölüşüm, elbet hakça olacak,
Kimse, kimsenin payını yemesin.
Ama nasıl pay sahibi olur,
işten kaçak?
Hak da ortak, ödev de ortak
Ve de herkes çalışacak
Ki uzlaşım zedelenmesin. (*)
herkes kendi emeğini yesin!



*zedelenmek: 1. Vurma, çarpma sonucu berelenmek, ezilmek  2.  Zarar görmek.


Sözün Işığı, s: 167

 


EŞİT (=)

Eşitlik, herkesin aradığı uzlaşım,
Kavgasızlıkta dinlenir başım,
"Sen, onunla arkadaşsın
Haydi uzlaşın!"
Der eşitlik.
Ah, herkes eşit olsa
Aramızda dirlik, birlik;
Yaşamın taşlı yolunu,
Ne rahat geçerdik.
Eşitlik dedikse
Tembelle çalışkan aynı mı?
Çalıştıkça dolar kese
Yürüdüğü kadar, kişinin uzamı
Eşitlik hakta hukukta
Herkes özgürlükten pay alacak
Yasa önünde, kimse kalmayacak açıkta,
Yaşam, herkesçe paylaşılacak.



Sözün Işığı, s:171




DERECE (˚)

Her şeyin, bir kertesi  (*) var,
Ona göre adım atar, ayaklar.
Sıfırın miniği derece,
Soğukluk, sıcaklık için gösterge,
Rakamın sağ üstüne tüner de
Ne giyineceğimi hatırlatır,
İçinden geçtiğimiz günlerde.
Bir başka görevi coğrafi terimlerde:
Kaçıncı enlem, boylamdasın,
Konumunu nasıl anlarsın,
Yerde, gökte, denizde nokta belirtmede.
Geometride açıları belirler,
Yanlış iş yapmayasın der.
Açısını bilen düşmez yanlışa,
Kapısı açık kalır barışa.
Durumdan duruma geçer insan;
Yaşam baştan sona bir süreç. (**)
Basamak basamak çıkmadan,
Hop diye gelmez başarı,
Derece derece geçeriz, çetin yolları.
Her şeyin bir derecesi var, bir ayarı;
Hangi aşamada, nerde ne yapmalı,
Hesapta tutmazsak,
Önümüze çıkacakları,
Fırtınaya düşeriz, denizde dalgalı.



* kerte: 1. Gemi pusulasında kadranın ayrılmış olduğu onbir derece ve on beş dakika ölçüsünde bir açıya eşit olan, otuz iki bölümden her biri.  2. (mecaz) derece.
Burada "ince ayarlı dereceleme" anlamıyla kullanılmıştır.
** süreç: belli bir düzen içinde yinelenen, ilerleyen, gelişen olay ya da eylemler dizisi. (SÜRE ile karıştırmayın: Süre; bir olayın başı ile sonu arasında geçen zaman parçası, zaman aralığı, zaman bölümü anlamındadır.)


Sözün Işığı, s:175







ÇARPI (x)

Ne demiştik: eksi, azaltmak,
Çarpı, katlaya katlaya çoğaltmak.
Eksi, bir yerde değer düşümü,
Bir şeyin üstüne çekilen kocaman çarpı
İptal (*) eder bütünü,
Siler götürür, insanın düşünü.


***

Sayılar, çarpa çarpa katlanır,
Çoğaltmak güzel, çoğaltmak doğru.
Kimisi, yaşamı da çarpışma sanır,
Sonunda sarpa sarar yolu.
Yaşam, baştan sona, ince denge;
Kırıp dökmeden geçmeliyiz içinden.
Kimse dokunmamalı başkasının esenliğine;
Çarpa çarpa değil, öre öre
Ulaşırız insanlığın güzelliğine.


* iptal:  1. Yararlıktan, kullanıştan kaldırma, silme, bozma.  2. Herhangi bir hükmün gereksiz olduğunu gerekçeleri ile göstererek çürütme.

Bu metinde noktalama eksikliğiyle birlikte dilsel, mantıksal tutarsızlık vardır. Kavramlar yanlış kullanılmıştır. O bakımdan iletisi karmaşıktır.

Sözün Işığı, s: 179

 





YÜZDE (% )


Yüzde, payın oranı,
Paylaşım hakçaysa, üzmez insanı.
Kâr ile zararın göstergesi,
Gelişmenin, gerilemenin
Rakama yansıyan sesi.
"Payınızı bilin,
Ona göre tutum sergileyin."
Der yüzde.
Aklın terazisini çalıştırırız (*)
Onu gördüğümüzde.


***

Yüzde yüz tam demek,
Eksiği kalır kiminde,
Birazından boşa gitmiştir emek,
Ama yine bir şey kalır elinde.
Siz siz olun, aman aman,
Tüm başarı beklemeyin, her zaman.
Eksiklikler de birer öğretmen,
Deneyim çıkarırız, onların içinden.


* aklın terazisini çalıştırmak: Neyin, nereden, nasıl geldiğini, hangi sonuca ulaştığını düşünsel tartıya alıp, ölçüp biçmek. Bir şeyi, önü, sonu, neden-sonuç ilişkileriyle kavramak.



Sözün Işığı, s: 183






HAYDİ İLERİ  (./, ./., ->)

Elbet kökümüz olacak,
Ama ağacı soluklandıran yaprak.
Aynı adreste çürümek yasak,
Çevirmezsen sayfaları,
Yakalayamazsın yeni düşünceleri.
 ./, ./., -> işaretleri
"Bu sayfa bitti, ileri!"
Olduğun yerde durma,
Ötesini göremeyen,
Yerine çakılır kalır da,
Olur mu sana, bir hurda.
(*)


***

Gerinin karşıtı ileri
İşaret eder, önde gideni.
Ulaşılacak amacınız olmalı,
İnsan geride kalmamalı.
İleri gitmek, hoş mu her zaman?
Sözde, davranışta ölçülü olun, aman!
Gereksizi, aşırıyı alırsanız hesaba,
Saygı görürsünüz, insanlar arasında.



*hurda: 1. Parçalanmış, döküntü duruma gelmiş. 2. İşe yaramayacak derecede bozulup sakatlanmış, zarar görmüş. 3. Eski maden parçası.


Sözün Işığı, s: 187



.

 


 

Etiketler:

Yorumlar (0 )